KREDİ KARTI ÜYELİK ÜCRETLERİ NASIL GERİ ALINIR (resimli anlatım )

Kredi kartlarından senelik olarak kesilen üyelik ücretlerini son 10 yılını geri istemeye hakkımız var ,bunu yapmak için o kadarda uğraşmamız gerekmiyor .

Hatta bu yazıyı okuduktan sonra Bilal bile yapabilir.

Hangi bankanın kredi kartını kullanıyorsak o bankanın müşteri hizmetlerini arıyoruz, numarası kredi kartını arka yüzünde yazan 444 ile başlayan numaradır . Yetkiliye son 10 senelik üyelik ücreti yansıyan aylara ait ekstralarımızın verdiğimiz e mail adresine gönderilmesini istiyoruz, bunu göndermek zorundalar ,en fazla yapacakları bazen 10 senelik bütün ekstraları gönderip bizi içerisinden üyelik ücreti yansıyanları ayırmak zorunda bırakmak ama geri alacağımız para 500 tl. civarında olunca o kadar uğraşmaya değer.

Ekstralar gelince türkiye.gov.tr adresinden e devlet şifremizle giriş yapıyoruz eğer e devlet şifrenizi daha almadıysanız ptt şubelerinden nufus kağıdınızla 2 tl karşılığında alabilirsiniz .

Siteye şifrenizle giriş yaptıktan sonra sayfanın sol üst tarafında e hizmetler yazısına tıklayın.

Açılan sayfada resimde görüldüğü gibi G harfine tıklayın…

edevlet

Önünüze gelen bölümde alttaki resimde işaretli olan  tüketici portalı şikayet uygulamasına tıklayın.

edevlet1

Açılan sayfada uygulamaya git yazısını tıklayın ,karşınıza adınızın ve bilgilerinizin olduğu yeni bir sayfa açılacak orada tüketici şikayet işlemlerinden şikayette bulunmak istiyorum bölümünü tıklayın.

edevlet2

Karşınıza şikayet edilen bilgileri çıkacak orada bankanızın genel müdürlüğünün bulunduğu ili seçin ki çoğu İstanbul’dur ilçeside Beşiktaş’tır altınada bankanın ismini girince genel müdürlük olan adresi seçin.

edevlet4

Üstteki resimdeki gibi bu sayfada sadece uyuşmazlık bedeli bölümüne  bankadan aldığınız extralardaki toplam miktarı yazın ,talep türü bölümünde diğeri seçin ,konusu kısmına ise “Bankanızdan aldığım kredi kartımdan kesilen üyelik ücretlerini iadesi.” yazın

Alt bölümde kırmızı olarak  Kişisel bilgilerimin doğru olmaması durumundan doğacak yasal sorumluluğu kabul ediyorum. yazan yere tik koyup şikayeti kaydet yazısını tıklayın. Açılan sayfadaki formu indirip yazıcıdan yazdırıyoruz, bankadan aldığımız ekstralarla birlikte zımbalayıp ilçe kaymakamlıklarında bulunan tüketici hakem heyetlerine teslim ediyoruz.

Ortalama 3 ay içinde paranızı geri alıyorsunuz ,hatta banka parayı geri ödemez ise hakem heyetinin size gönderdiği kararla bankayı haciz bile edebilirsiniz.

 

 

YASAKLI SİTELERE GİRİŞ 2 ( resimli anlatım )

Daha önce bu konudaki yazımda dns ayarların değiştirerek yasaklanan sitelere girişi tarif etmiştim buradan görebilirsiniz, fakat 17 aralıktan sonra hükümet dns değişimlerine karşıda önlem almıştı bu durumda yine istediğimiz yere giremeyince bir google eklentisi olan zenmate ile yasakları delmiştik şimdi sizlere onu anlatmak istiyorum.(zenmate eklentisi yüklenen google chrome tarayıcısı sizi seçtiğiniz ülkeden internete sokar.)

  • google da zenmate yazarak arama yapıyoruz ve işaretli olan siteye giriyoruz
  • 33
  • açılan sayfada üçretsiz bölümünü seçiyoruz.
  • 334
  • işaretli olan alana e mail adresimizi yazıyoruz.
  • 335
  • bu sayfada işaretli alana change tıklayıp yeni şifre yazıyoruz ve sunmak kısmına tıklıyoruz.
  • 336
  • şifre değiştirildi yazısının geldiği sayfada işaretli simgeye tıklayın.
  • 337
  • açılan kutuda işaretlediğim iki yer var sağdaki on (açık )konumunda iken soldaki change location yazan yere tıklayın.
  • 338
  • internete girmek istediğiniz ülkeyi seçin.
  • 339

Artık ülkemizde yasaklanan her siteye girebilirsiniz.

EVDE BİRA YAPIMI, bira nasıl yapılır (resimli anlatım )

Bira hepinizin bildiği gibi su, malt, şerbetçiotu ve bira mayası ile yapılmaktadır.

Malt: Arpayı (3kg) bir leğende ıslatıyoruz, su arpanın hizasina kadar koyulacak ve oda sıcaklığında çimlenene kadar bekletiyoruz . Çimlenen arpaları suyunu süzerek kurutuyoruz iyice kuruduktan sonra düşük ısılı bir fırında 50 derece gibi kavuruyoruz.Buna malt deniyor.maltımızı mutfak robotunda öğütüp un haline getirip bir tülbente koyuyoruz tabiki tülbentin uçunu  bağlıyoruz.

Su:Bir kazanda 11 lt suyu kaynatıp 75 dereceye kadar soğmasını bekliyoruz.(derece önemli mutlaka bir derece bulun ) 75 derece olan suyumuza içinde malt bulunan tülbentimizi batırıp iyice karıştırıyoruz ve kazanın kapağını kapatıp yoğurt yapar gibi kazanı battaniye ile sarıyoruz ki soğumasın. 1saat kadar bekleyip maltımızı kazandan çıkarıp bir kevgire koyup üzerinden 2 lt su kaynatıp döküyoruzki içide kalan son şekeride alabilelim (tabiki kazanın üstüde ) iyice süzüldükten sonra maltın işi bitti.

bira1

Kazanımızı yine ateşe koyup kaynatıyoruz kaynama başlayınca yine tülbente koyduğumuz 30 gr şerbetçiotunu kazana daldırıp 1 saat kadar kaynatıyoruz artık şerbetçiotu maişenin içinden çıkarıp(Şerbetçiotu biranın acımsı tadını veren maddedir isterseniz kaynama sırasında her 15 dakikada bir maişenin tadına bakıp acılığına karar verebilirsiniz .) derin ve geniş soğuk su dolu bir leğene kazanımızı sokuyoruz. (maişenin hızlı bir şekilde oda sıcaklığına düşmesi gerekiyor.)

Artık maişemizi bir damacanaya koyup 30 gr kadar maya ile karıştırıp kapağını sıkıca kapatın kapağın ürerine bir delikle hortum takın bu hortumun diğer ucu su dolu bir şişeye sokulacak ve damacanadan çıkan gazlar aynı nargile gibi kabarcıklar cıkararak dışarı çıkacak fakat içeriye hava girmeyecek yani bu hava kilidi oluşturacak.Damacana oda sıcaklığında olmalı diğer şişeyi ise balkona koyun .Bu şekilde 15 gün bekleyecek.

site logo1

11 bira2

Bira mayasından bahseden sürü ile bilgi vardır aslında bira mayasıda normal evlerimizde kullandığımız mayalardan farklı değildir zaten pastör mayayı keşfedene kadar bira şarap ve diğer içkiler yine yapılıyordu yani üzüm veya arpadaki toz kir içinde bu bakteriler vardı insanlar mayalamadan bekletince kendiliğinden mayalanma oluyordu insanlar bunun mayalanma olduğunu bilmiyorlardı yani evlerimizde kullandığımız kuru maya veya yaş mayalarla bu işi yapabilirsiniz.

Şişeleme için yeteri kadar 1 lt lik pet gazoz şişelerini ve kapaklarını güzelce yıkayın 15 gün kadar beklettiğiniz genç biraya lt başına 5-6 gr yani 10 litre biramıza 50-60 gr şeker sıcak suda ertilerek bir kovaya konur damacananın dibine kadar değmeyecek bir hortumla sifonlanarak genç birayı kovaya boşatıyoruz damacananın dibinde tortular oluşmuştur bunları çekmeyelim.

Artık şekerimizde sifonlama sırasında kovanın içinde olduğundan iyice karışmıştır. Kovaya genç biranın tamamını boşalttıktan sonra hazırladığımız gazoz şişelerine biramızı dolduruyoruz üzerinden biraz boşluk bırakarak iyice kapatıyoruz.Son koyduğumuz şeker biranın gazlı olmasını sağlamaktadır şeker miktarını arttırırsak fazla gazlı olur cam şişelerde patlamaya sebeb olabilir.

Genç biralarımızı yatay şekilde koyarak 15 gün kadar bekletelim daha sonra buz dolabına alarak soğutup kendi imalatınız biraları içebilirsiniz. Şişelerin dibinde biraz tortu olabilir onun için bardakta içmenizi tavsiye ederim .

AFİYET OLSUN

( daha önceki bir yazımda rakı yapımınıda anlatmıştım ilgilenenler buradan bakabilir.)

 

 

PUNCH NAKIŞI ( panç nakışı ) nasıl yapılır

Panç nakışı punch iğnesi ve kasnakla yapılır.Kumaşın tersinden işlenir.Panç iğneye ipliği doğru geçirdiğinizden emin olun .Öncelikle desenli bir havluyla çalışa bilirsiniz havlunuzu kasnağa takıp ipi iğneye geçirin.İşlerken havlunun tersinden işleyeceksiniz. İğnenin yönü ileri giderken ip iğnenin arkasında kalacak unutmayın.İpiniz gevşek olmalı Kumaşa batıp çıkarak işleyin mümkün olduğunca eşit aralıklarla batın iğnenin üzerindeki ayarlar işin yüksekliğini ayarlamak içindir.Bitirdikten sonra arkasını kumaş tutkalıyla yapıştırmanız lazım.
Bunlarda benim yaptığım örnekler.

Ayrıca kurdela nakışınıda buradan görebilirsiniz.

HOŞÇAKALIN.

1 indir 1000579_508264682587254_343416191_n1002342_508264625920593_1524232337_n1098145_508266392587083_1390056656_n1175158_508264542587268_1448539410_n1233501_525138474233208_61339962_n1482998_726205497408824_1801888876_n1513237_726201884075852_283247363_n 944798_508264659253923_1517271021_n

 

<

Tarih Kokan Diyarbakır

Geçenlerde bir iş seyahati için Diyarbakır’ı ziyaret etmem gerekti.

Gittim.

Neden bu güne kadar gitmediğime inanın pişman oldum. Bizler özellikle Büyükşehirde yaşayanlar bizlere televizyonda sunulanın haricinde hiçbir fikrimiz olmadan yaşıyoruz ve ahkam kesiyoruz.
Ben tüm Türkiye’yi karış karış gezmiş biri olarak neden hiç Diyarbakır’a uğramadığımı anlamadım. Bu bizlere sunulanlarla alakalı olabilir miydi ?
Bence öyleydi.
Şimdi diyorum ki hata yapmışım.
Bilmeyenler için birkaç bilgi paylaşmak istiyorum.

Bir keresinde şehir (eski şehir, şu anki merkez) tamamen surlarla çevrili, yani bildiğiniz surlarla kaplı şehrin etrafı. Surlar Bizans döneminde 349 yılında yapılmış, oradaki halkın anlattıklarına göre yapımı 300 yıl sürmüş ve Çin seddinden sonraki en uzun surlarmış, şehre havadan baktığınızda da surlar kalkan balığı şeklinde tasarlanmış, surlardan şehre giriş çıkış 4 kapıdan yapılıyor. Yeni Kapı, Urfa Kapısı, Mardin Kapısı ve Dağ kapısı,

Şehir bir çok medeniyete ev sahipliği yaptığı için her medeniyetten kalma kalıcı eserleri görebilmeniz muhtemel, ben bunlardan fırsat bulup gezebildiklerimi yazmak istiyorum.
Saint George Kilisesi, Arslanlı Çeşme, 27 Sahabe Türbesi, Hz. Ömer döneminde yapılan Ulu Cami (özellikle tavsiye ederim muhteşem), Hasan paşa Han, 4 sütün üzerinde duran Minare ve Ziya Göklap’in evi, tabiki birde surlar üzerine çıkıp şehri izleme şansım oldu.

Benim gördüklerim deve de kulak, şehrin her tarafı tarih kokuyor. Bastığınız her yer medeniyetlerden kalma taşlar vs. Tarihe meraklı olanların özellikle gidip ziyaret etmesi gereken bir bölge,

Yemeklerine gelince hiçbir şey söylemeye gerek yok, esnaf lokantasından en lüks restaurant a kadar en önemli özellikleri çok iyi et kullanıyor olmaları,
Ben gurme değilim fakat şunu söyleyebilirim ki etleri gerçekten muhteşemdi.

Bu şehrin sanayiye ihtiyacı yok,
Bu şehir elinde bulundurduğu değerlerle zaten en büyük potansiyele sahip gözüküyor. Asıl sorun oralara gidemeyenlere Diyarbakır’ı karışık ve kötü gösteren zihniyetlerde, bu şehrin elinde bulundurduğu paha biçilemez turizm değerlerini sağda solda tanıtıyor olsa bu şehre dış ülkelerden ve kendi ülkemizden sayısız insanlar güzellikleri görmek için ziyarete gelirlerdi. Bu konuda Belediye’ye, yerel yönetimlere ve tabiki Diyarbakır lı iş adamlarına büyük rol düşmektedir.

Diyarbakır insanı görebildiğim kadarıyla her Anadolu insanı gibi gayet dürüst ve mert, onların da ortak sıkıntısı bu şehir hakkında servis edilenler, şehir çok fazla göç alıyor bu sebeple Diyarbakır lı bu göçten rahatsız ve bu karışıklığı yapanların göçle birlikte gelenler olduklarını söylüyorlar.

Eğer biraz daha yorum yapmaya kalkarsam iş siyasete girecek bunu da ben istemiyorum. Bu nedenle bu yazıyı okuyan tarihe meraklı ve oraları görmemiş insanlara tek söyleyebileceğim şey;
Korkmayın, gidin gönül rahatlığıyla gezin, dolaşın, afiyetle yiyip için,

Bu şehir ve bu ülke hepimizin,

Oktay ERDEM

YASAKLI SİTELERE GİRİŞ 1 ( resimli anlatım )

Son aylarda hükümet rahatsız olduğu siteleri tek bir kelime ile yasaklıyor ,daha doğrusu yasakladığını zanediyor. Böyle durumlarda ilk deneyeceğimiz yöntem dns ayarlarını değiştirmektir bunun için ekranımızın alt sağ köşesinde internet işaretine tıklayıp ağ paylaşım merkezini açın

Adsız

açılan sayfada işaretli olan yerel ağ bağlantısını tıklayın.

Adsız1

açılan sayfada özellikleri tıklayın.

Adsız2

açılan pencerede işaretli yeri çift tıklayın.

Adsız3

açılan pencerede aşağıdaki DNS sunucu adreslerini kullan kısmını seçip resimdeki gibi googlenin dns sunucusunun adresini girin     8.8.8.8    8.8.4.4

Adsız

tamam tıklayın DNS ayarlarınız değişmiştir ,artık ttnet sunucusundan değil google sunucusundan bağlanabilirsiniz.

Diğer bir yol ise YASAKLI SİTELERE GİRİŞ 2 adlı yazımdadır, buradan okuyabilirsiniz.

FACEBOOK ÜYELİĞİNİN TAMAMEN SİLİNMESİ

Facebook üyeliğini  kapatmayı düşünen ve soran çok kişi ile karşılaştığım için size gayet basit bir sekilde facebook üyeliğinin tamamen nasıl kapatılacağını anlatmak istiyorum. Aşağıda vereceğim yazıyı kopyalayın tarayıcınızın adres bölümüne yapıştırın enter e basın veya alta yazıya tıklayın facebook sizden kullanıcı adı ve şifre isteyecek bunları yazın ,açılan sayfada hesabı sil butonuna tıklayınca işlem tamamdır.

www.facebook.com/help/contact.php?show_form=delete_account

 

NAZAR BONCUKLU KOKULU SABUN

Bugün sizlere nazar boncuklu sabun nasıl yapılır bildiğim kadarıyla anlatacağım.

10934337_958574254171946_1036074742_n

Bunun için bize saydam sabun, esans, nazar boncukları, kurdale, ip de olabilir ve evinizde olan renkli boncuklar lazım.
Önce saydam olan sabunu diğer sabunlar gibi küçük parçalar halinde benmari usulu eritiyoruz.Yani kokulu sabun yapımı. Ben eriyince çok az mavi kattım fazla olursa boncuklarınız görünmez.Esansını ekledim.Kalıbıma erittiğim sabun bazından bir miktar döktüm.Kalan sabun bazımı sıcak suda beklettim.

null

10755036_958572594172112_1053670164_n

 

Biraz bekledim.

10947545_958572910838747_231475856_n

Üzeri sertleşmeye başlayınca boncukları dizdim.

10937546_958573244172047_1414588337_n

 

Birazdaha bekleyip kalan sabun bazımı yavaş yavaş ilave ettim üzerini kapatacak kadar .Fazla dökerseniz boncuklarınız görünmeyebilir.
Sabunum donup kalıptan çıkınca kürdanla delip ip ve boncuklarla süsledim.

10934337_958574254171946_1036074742_n
NAZAR DEĞMESİN ….

(Kokulu sabun yapımını buradan görebilirsiniz.)

(Kokulu taş yapımını buradan görebilirsiniz.)

(Sanat kili çiçek yapımını buradan görebilirsiniz.)


Çocukluğumu Özlüyorum

Çocukluğumu özlüyorum.
Mahalle arasında top oynamayı, misketi, gazoz kapaklarını özlüyorum. Saklambaç oynamayı, yakar topu mahallemizin tek bisikletini özlüyorum.
Siyah önlüklerimizi, ortaokul yıllarında Lacivert ceket gri pantolon ve her yıl sadece Sümerbank, Beykoz ayakkabısı ile okula başladığım günleri özlüyorum.
Marka yok,
Arkadaşlar arasında fark yok,
Telefon yok,
Para yok,
Televizyon haftada birkaç gün,
Sadece sevgi dolu arkadaşlıklar…
Sinema ise her hafta sonu 2 film birden, bazen yazın hafta arası yazlık bahçe sineması,

İlk renkli televizyon çıktığında Şükran ablaların evinde toplanıp seyretmenin tadını ben biliyorum. Komşuda pişen bize de düşerdi veya tam tersi bizde pişen komşuya,
Hafta sonları ailece ve mahallece piknik günlerini,
Akşamları evlerinin dışında oturan mahalle büyüklerimizi ve onlardan bizlere gelen masum yiyecekleri özlüyorum.
Eski Türk filmlerindeki mahalle kültürüyle büyüyen bir çocuktum, şimdi o günleri sadece televizyonlardaki eski filmlerde görebiliyorum.

Kulağımda çınlayan Ersan Erdura şarkıları, Tanju Okan, Ersen ve Dadaşlar, Barış Manço, Esmeray ………
https://www.youtube.com/watch?v=I69wa0Uhw9k

Her eve mutlaka gazete girerdi. Günaydın, Tercüman, Saklambaç ….

Enflasyondan haberimiz yoktu, siyaset ise bizi hiç ilgilendirmezdi. Çıkarsız, saf tertemiz duygularımızın ortak güzelliklerine sahiptik.

Şimdilere bakıyorum yukarıda bahsettiklerimden hangi duygu ve kültürümüz kaldı geriye,

Hiç biri.

O dönemin ruhunu hala koruyabilen insanlarla karşılaşmamız dileğiyle.

Oktay ERDEM

BİR GURBET ÖYKÜSÜ

İstanbul’da doğup büyümeme rağmen bir yıl memleketim olan Giresun’da ilk okula gitmiştim. Bu eğitim maceram da aklımda kalan anılarımın başın da iki günde bir okulda yakmak için kar kış demeden bir dal odun götürdüğüm, sınıf da sıra arkadaşımın lakabının Patlıcan Halil olduğu, bir de sınıfın en tembeli olup en arka sıra da oturmaya mahkum olduğumdu.

Neden köyde eğitime devam etmem gerektiğini anlayamamam tembelliğimden den dolayımı yoksa hakkeden köyde ki çocuklar benden zekimiydi bilinmez. Çocuklarla tek ortak yanım çoğumuzun babası bazılarımızın anasının da Yurt dışında olduğuydu.

Ne garip bir duygudur aslında babanız ananız yaşıyorken onlardan ayrı yaşıyor olmak. Var ile yok arasında bir hayat.

Amerika Birleşik Devletlerinden de yayın yapan o ulusal kanal CNN’e bile konu olmuş bir kasabanın çocuğuymuş meğer ben.

New York’un en çok Türk nüfusuna sahip olan kasabası Yağlıdere’den çıkmış bir babanın çocuğuymuşum meğer.

CNN, New York sokakların da röportaj yapıyor  ve soruyor.

– Türkiye’yi biliyor musunuz?

– çat pat bilenler çıkıyor,

– Peki İstanbul’u biliyor musunuz?

Türkiye’ye oranla İstanbul’u bilenler daha fazla elbette. Sanırım bunun nedeni Bizanslara kadar dayanan bir bilgi de olabilir.

Nüfusunun yoğun oluşuna yada o muhteşem boğaz güzelliğin den dolayı da olabilir. neden ne olursa olsun İstanbul daha çok biliniyor.

Oda ne ekranlara ilginç bir istatistik yansıyor, CNN muhabirinin de haber yapma nedeni de bu. Muhabir soruyor.

– Yağlıdere’yi duydunuz mu? Nerededir?

Bilinirlik anlamında Türkiye’nin de İstanbul’un da önüne. Bazı ABD vatandaşı Türkiye’nin başkenti bile sanıyor

Yağlıdere New York’ta bilinen tanınan bir şehir olmuş bile.

Nasıl oluyor da 7 bin kişi nüfusu olan bu kasaba bu kadar tanınıyor buralar da.

Malum Kurtuluş savaşı sırasın da bir çok Rum aile Yunanistan’a,  Avrupa’ya ve ya ABD’ye göç etmişler. İşte bu Rumlardan bir tanesi yıllar sonra göç ettiği Giresun’a geliyor. Yağlıdere de bir terzi ile arkadaş oluyor. Terzi bu kişiyi misafir ediyor, ağırlıyor, gezdirip, yedirip içiriyor. Sonra giderken tekrar geleceğini söylüyor geldiğinde de terziyi de Amerika’ya götüreceğini belirtiyor.

Belki bu sözler o an söylediğinde duygusallıktan söylenmiş gibi gelebiliyor ama hakkeden de geri gelip bizim terziyi de alıp Amerika’ya dönüyor.

İşte terzi ile birlikte Amerika; bizim kasaba için bir geçim kaynağı, iş alanı, yeni bir vatan oluyor. Tabi başta da New York şehri.

Söylentilere göre New York’ta on binin üzerinde Yağlıderelinin yaşadığı, Amerikan konsolosluğuna giden Yağlıdere nüfusuna kayıtlı kişilerin artık vize için ret yediği, gidenlerin geri gelmediği bahane edildiği ve kasabanın tek bankası olan Ziraat bankasının yurt dışından gelen ticari döviz girdisi dışında kalan en büyük döviz girdisi olan banka şubesi olduğu söylentiler içindedir.

Benim köyde eğitim almak zorunda kalma olayımda işte bu anlattığım hikayenin bir parçasıydı.

Her Yağlıdereli Amerika’yı görüyor, yaşamasa da illa bir kere gidiyor mantığı olsa gerek Rahmetli babamda o dönem de Amerika’ya gitmiş iki yıl kadar çalışmış.  Benim çocuklarım bura da kaybolup gider deyip tekrar geri döner. Emekli olduğu döküm fabrikasında işe başlar.

Gurbet işte böyle sevdiklerinden ayrı koyan bir şey…

Gurbet gidene de arka da kalana da zor olan bir şey…

Avrupa’ya göç’ün 50. yılının kutlandığı şu günler de hadi anlat desen ne anılar ne maceralar vardır gurbetli de. Yada şöyle sonlayalım

“Her gurbetçinin kitap olabilecek bir hikayesi var aslında…”

Fedai Çakır,

16 Ocak 2015, İstanbul

Bilginin Buluştuğu Adres