Etiket arşivi: siyaset

SAGANAK YAĞAN YAĞMUR İLE SAÇAĞIN ALTINA KAÇAN İNSANLAR

KARS'TA SAĞANAK YAĞMUR CADDELERİ SULAR ALTINDA BIRAKTI

Sağanak yağmur yağarken illa bir sokakta yakalanmışlığınız vardır. Bir evin, bir dükkanın saçağının altına sığınırız hemencecik. O an yolda kim varsa oda o saçağın altına kaçar. Bir iki derken bazen saçağın altının uygunluğu, büyüklüğüne göre 5-10 kişi oluveririz. Biraz ilerde ki saçağın altında da vardır 3-5 kişi biraz daha ilerdekinin de de.

Saçağın altına kaçarken insanlar birbirlerinin cinsiyetine, ırkına, dinine diline bakmadan sadece yağan sağanak yağmurdan kaçmak için bir araya gelirler.

Saçağın altı bazen bir asansör’de olduğu gibi sessizlik hakimdir, bazen de oflamaların yükseldiği, bazen de sohbetlerin oluştuğu bir alana dönüşüverir.

Ama bütün bu bir arada toplanmaların ve yaşananların tek bir sebebi vardır oda gökten bardaktan boşalırcasına yağan yağmurdur.

15 Temmuz gecesi gökten yağan sağanak yağmur etkisi yaratan bir olay olmuştur. Gülen Cemaati ((FETÖ/PDY) Fethullahçı Terör Örgütü ve Paralel Devlet yapılanması) yıllardır devletin içinde sanki bulutların içinde biriken su tanecikleri gibi birikmiş halkın üstüne kabus gibi; Kan, şiddet ve ölüm olarak sağanak şekilde yağmıştır.

FETÖ yağmuru ile aynı saçağın altına toplandı insanlar  birbirinin cinsiyetine, ırkına, dinine ve diline bakmadan.

Aslında demem odur ki yağmur durması yada azalması ile saçağın altından çıkar insanlar birer birer ve koşar adımlarla kaçarcasına uzaklaşır o saçağın altında ki birlik ve beraberlikten.

Siyasi parti liderleri de 7 Ağustos’ta ülke genelin de yapılan demokrasi mitinginde aynı saçağın altına girdiler. Siyaset yapmadan, görüş, fikir ayrımı yapmadan herkesin orada toplanmasına neden olan belaya karşı ortak duruş göstermek için.

Halk olarak, siyasiler olarak bizlere düşen ise; yağmur ile oluşan seli, sökülen mazgalları, sökülen kaldırım taşlarını, su basan evleri dükkanları unutmamak.

Yağmur azaldı, saçağın altından çıkacaktır birer birer siyasiler.

Nazım Hikmet yazmış bu günü geçmişten / geleceğe ;

“Ölenler

dövüşerek öldüler;

güneşe gömüldüler.

Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!”

Fedai Çakır

8 Ağustos 2016, İstanbul

HER ŞEYİ ABARTMAYA MEYİLLİYİZ

Bafra sokaklarından kutu içinde dünyalar güzeli bir can

Malum siyaset, futbol deyince toplum olarak abartılı bir taraftarlık, siyasi görüş belirtmeler, en çok da ben bilirim havası toplumun her kesimine yaygın şekilde hakim olduğunu herkes ufak bir gözlemleme ile anlar.

Neden ise düşüncelerimizin sahibi biz olacağımıza sanki düşünceler bizim sahibimiz gibidir. Futbolda takım tutmanın fanatikliği belli oranda anlamaktayım Çocuklukta gelişir Galatasaraylı olmak (Galatasaraylı olduğumdan direk bu takımı telaffuz etmemde yazının bire bir anlamak istediğini işaret ediyor). Fakat siyaset öylemi çoğu zaman gençlik yıllarında yada daha sonrasında bizlerin düşüncelerinde hasıl olur ve benimsediğimiz görüşü savunuruz. Lakin ne olursa olsun siyasette yanlış olan görüş ister kendimize yakın olan görüşte olsun yada başka görüşte olsun insanlar yanlışa karşı ortak duruş sergileyeceğine tam tersine siyasi görüşüm emretti diye o görüşün yanında savunmaya geçmektedir. Fanatizm gibi siyaset yapılmaktadır.

Bilenler bilir ben uzun zamandır siyaset yazılarını yazmayı bıraktım, bu yazımda bir siyasi yazı değil anlatmak istediğim işte bu takım tutma ruhu ve siyasi parti tutma ruhunun ayrımcı yapısı hayvan severler tarafında da oluşmuş durumdadır.  Hiçbir konuyu sağ duyu, akıl ve vicdanla bakmadığımız gibi bu konuda da bir taraftan bakmaya devam ediyor adete hayvan sevme konusunda da bir eksi artı oluşmuş nötr ortak buluşma noktası oluşmamış maalesef.

Bunun en güzel örneğini siyasi ve futbol örneklerinin sergilendiği sosyal medyada görmek mümkün.  Nasıl A partinin paylaşımına B partidekiler küfür hakaret ve acımasızca eleştiriler de bulunuyorsa, nasıl bir futbol takımın taraftarı diğer futbol taraftarını acımazsıca eleştirip, hakarete varan yazılarla söylemlerle karşılık veriyorsa hayvan severler arasıda da bu durum böyle olmuş.

Bir evcil hayvan grubunda bir paylaşımda bulunuyorum. Kutu içerinde tavukçunun önünde uyumuş bir köpeğin fotoğrafı. Not yazıyorum paylaşımda “Kutu kutu pense bu bi güzel yense.. Bafra sokaklarından tavukçunun önü. Tavukçunun bakımı ve himayesinde.Tek gözle de beni seyrediyor.” diye

13043343_1754992521411302_5799013873204077152_n

Bir yorum geliyor altına şu şekilde yazıyor. “Yapıyorsun bi iyilik hakkini ver bari. Çok mu? zor güzel bi yuva hazırlamak. Yinede Allah razı olsun.”

Bu güzel köpeğe yuva hazırlamak elbette zor değil lakin köpek tavukçuyu ve orada ki esnafı zaten kendine yuva bellemiş oradan yıllarca ayrılmıyor. Kaldı ki köpeğin doğasında bir yeri mekan bellemek ve orayı koruyup kollamak var.

Yukarıda ki yorumu yazan arkadaş aslında yorumda bana göre gereksiz ama yinede acımasız olmayan bir yorum yazmış. Bir çok kişi sadece kişisel duygu yüküyle acımasız yorumlar da bulunabiliyor. Bunun da nedeni bana göre sosyal medyada çok fazla hayvanlara şiddet videolarının yer alması. İnsanlar sokakların hayvanlar için tamamen güvenilir olmadığı yönde düşünüyor. Halbuki bütün insanlar esnaflar kötü değil ve sokaklarda bu canlarla yaşayan, onlara bakan güzel insanlar var.

Kişisel olarak sokak hayvanları konunda;

  • Kısırlaştırmaya karşı değilim, aşırı üremenin daha çok telef olan sokak hayvanlarına yol açaçagını düşünüyorum. Tabi ki bu üremenin tamamen olmasın soyları tükensin anlamında anlaşılmasın.
  • Barınaklara da karşı değilim, ama bu barınakların hepinsin düzgün olduğu her barınakta düzgün işler yapıldığı anlamına gelmiyor. Barınakların iyileştirilmesi, mümkünse gönüllülerle ortak işletilmesi,sadece rehabilitasyon ve tedavi amaçlı olması bir hayvan hapishanesi olmamsının sağlanmasının gerektiğine inanıyorum.
  • Hayvanların sahiplendirilmesine karşı değilim, aslında özellikle köpeklerin serbest alanlarda istedikleri gibi özgürce yaşamsı taraftarıyım. Bir apartman dairesin de hapis olmuş köpekler yerine sokaklarda temiz sağlıklı koşullarda yaşam hakkı verilmiş, toplum tarafından kabul görmüş hayvan sevgisi ile ortak yaşamamız gerektiğinden yanayım. Var olan koşullarda elbette sahiplenip sokaklarda şiddet yada ölümlerle karşı karşıya kalmamsı için apartmanlara bile razıyım.

 

“Bir film çektim ve sloganımız şu olmuştu. “Sokak hayvanlarını sevmeyebilir siniz ama onlara yaşam hakkı  vermelisiniz.”

 

Sokaklarda hayvanların insanlar ile yaşayabilmesi, özgürce sağlıklı ve beslenme imkanlarını sağlanması için önce birbirimizi sevmekle, sonra hayvanları ve bütün canlıları sevmekle olacaktır. Ama öncesin de birbirimize hoş görü, saygı ve eleştirmeden de anlamaya çalışmakla olacaktır.

 

Fikirlerinize katılmıyor olabilirim, sizde bana katılmıyor olabilirsiniz ama en az sizin kadar sokak hayvanlarını seviyor ve onlara yaşam hakkı verilmesi için mücadele ediyorum.

 

Son söz Goethe’den gelsin; “Bir semtin sokak hayvanları, sizden kaçmıyorsa orada yaşayın. Çünkü komşularınız güzel insanlardır.”

 

 

Fedai Çakır

18 Nisan 2014, İstanbul

 

 

Uygulamalı Kaybetmenin Mükemmel Formülü

Dün akşam tüm televizyon kanallarında barajı geçen siyasi partiler sevinç ve başarı gösterilerinde bulundular. Bu seçimin kaybedeninin kim olduğu gayet açık ve seçik önümüzde duruyor. Fakat hala başarıymış gibi halka anlatmaları samimiyetsizliğin ifadesi değilmidir.

Bu seçimin kaybedenleri şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekiyor. Seçmenin büyük çoğunluğu Parlamenter sistemin devam etmesini istediğini gösterdi. Bu zamana kadar “Milli İrade” sloganı ile başımızda olan yöneticilerimiz bu konuda samimiyse, bundan sonra yapacakları açıklamalara ve kullanacakları kelimelere dikkat etmeleri gerekiyor. Çünkü “Milli İrade” neyi istediğini, neden rahatsız olduğunu açık ve seçik olarak ortaya koyduğunu düşünüyorum.

Ak parti neden kaybetti dersek bende herkesin bildiği konuları kendi yorumumla yazmak istedim.

Bunları önem sırasına göre sıralamak istiyorum;
1- Hırs ve Ego
2- Hırs ve Ego
3- Hırs ve Ego
4- Hırs ve Ego
Şimdi madde madde gidelim;
1- Hırs ve Ego;
Tek adam tek lider olma isteği,
2- Hırs ve Ego;
Yolsuzluk dedikoduları ve umursamazlık tavırlar,
3- Hırs ve Ego
Halkın parasıyla “Saray” da yaşama
4- Hırs ve Ego;
Diyanet işleri, Mercedes, kürtçe Kuran-Kerim vb

Ayrıca yanlış reklam kampanyaları, ekonomideki kötü gidişe rağmen yapılan büyük harcamalar, işsizlik vb. konular vatandaşı günden güne bunalıma sokmaya yetmiştir. Artık yapılan din siyasetinin doyuma ulaştığını görmemek en büyük kayıp kalemlerinden biri olmuştur.

Bu ülkenin koalisyon ile yönetilemeyeceğini savunanlardanım. Çünkü koalisyon yapacak partilerin bakanlık, koltuk ve ego savaşları patlamış olan ekonomimize bir darbe daha indirecektir. Bugün televizyon kanallarında “ben o parti ile koalisyon asla yapmam” diyen tüm partilerin bir birleri ile koalisyon yapacağını hepimiz biliyoruz. Tüm partileri de aynı kelimeyi kullanacaklar “ülkenin içinde bulunduğu bu zor durumdan kurtarmak için koalisyonu kabul ediyoruz” diyecekler. Biz de gülerek bu komediyi izlemeye devam edeceğiz.

Bana göre tek kazanan sadece Selahattin Demirtaş’dır. Bu HDP başarısı değil eş başkanın başarısı olduğunu düşünüyorum.

Bir de onca para harcayıp bugün ilk kez meclise girmeyi hak kazanan vekillerimiz erken seçim korkusuyla ne yapacaklar acaba ? İzleyip göreceğiz.

Umarım günün sonunda vatandaşın vermiş olduğu bu sinyale her parti dikkat eder. Kazanan Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti olur.

Oktay ERDEM