Etiket arşivi: Üniversite

Güçlü bir Türkiye için “EVET” ?

içerik

Güçlü bir Türkiye için “EVET” Sloganı her okuduğum da bir tebessüm alıyor yüzümü. AK Parti tek parti olarak seçildiği günden bu yana “Güçlü Türkiye” var mıdır bilemem ama “Güçlü bir İktidar” olduğu kesin.

 

AK Parti iktidar olmadan önce Denizin altından geçen Tünelimiz yoktu, 3. Köprümüz, Körfez geçişi köprümüz de yoktu, Otobanlarımız vardı ama bu kadar yoktu, Blok blok kocaman gökdelenlerimizde vardı ama bu kadar çok değildi, İstanbul’a Avrupa’nın, hatta Dünya’nın bizi kıskandıracak havaalanı inşaatını da başlamamıştık, Kanal İstanbul projesini düşünmek bile mümkün değildi. Konya, Ankara, İstanbul arasın da hızlı trende yoktu.

 

Baş örtülü kızlarımız rahat üniversitelerde kendine yer bulamıyordu, imam hatip okulları bu kadar çok değildi, Bu kadar çok üniversitemizde yoktu. Hastanelerimiz yetersizdi, artık her şehre neredeyse her ilçeye bir hastane yapıldı. Belediye otobüsleri pırıl pırıl, çöpler muntazaman toplanıyor, isteyen belediyelerin imkanı ile Konya’ya, Çanakkale’ye gezilere gidebiliyor, Ramazan aylarında sokalar da yemekler veriliyor.

 

EVET yukarı’da yazdıklarımın da tartışılacak yanları var elbette. Ama diyelim ki kusursuzca bunlar oldu ve vatandaşın hizmetine sunuldu. “ALLAH RAZI OLSUN, YAPANLARDAN DA VESİLE OLANLARDAN DA.

 

Peki Güçlü iktidar’dan önce nelerimiz vardı.

 

Komşularla neredeyse sıfır sorunumuz vardı. Barış içinde yaşıyorduk. Siyasi tartışmalarla ayrışmış Türkiye değil birlik ve beraberlik içinde olan vatandaşlar vardı. PKK terörü neredeyse sıfır düşmüş şehit haberi gelmiyor idi. Sokaklarımızda bombalar bu kadar sık patlamıyor idi. Bankaların çoğu yerli sermayenin elindeydi, dolar 1,576 çıvarındaydı. İletişim yerli idi, Türk Telekom, Telsim (Vodofon), Turkcell yerli sermayedeydi. Bir çok sanayi kuruluşu yerli sermaye ile çalışmaktaydı. Fabrikalar el değiştirmemişti. Özelleştirme adına ülkenin varlıkları satılmamıştı. Araştırın resmi devlet kurumlarının verilerine bakın. Resmi devlet istatistiklerini inceleyin.

 

Üniversiteler daha azdı, ama sorular çalınmıyor adaletli çalışan kazandığı yere yerleşiyordu, üniversiteden mezun olmak bir ayrıcalıktı mezun işsiz oranı çok daha az idi. ilköğretim ve lise Eğitimi hiç bir zaman kaliteyi tam yakalamamış olsa da, şu an olan okullar kadar bina anlamında modern okullar olmasa da eğitim kalitesi daha yükse idi. Kaç öğrencinin sınavlarda sıfır çektiğine, kaç öğrencinin gelişmenin temeli olan matematik, fizik sorularında çuvalladığına bakın.

 

Güçlü Türkiye mi bilinmez ama Güçlü Ordumuz var diye övünür idik, adalete güvenimizi her daim eksik idi ama artık adalete hiç güvenimiz yok, siyasilerin yalanlarına “Dün dündür, bu gün bu gündür” sözü ile alışmıştık, artık siyasilerde hiç doğru söylemez olmuş.

 

Parti gözetmeksizin bakın siyaset yapanların nasıl da gözlerimizin içine baka baka yalanlarla bizleri kandırmaya çalıştığına bakın. Bizim ülkemizden daha çok kirli siyasetin olduğu kaç ülke var bir inceleyin. Zenginliğin halk içinde değil siyasi zümreler çevresinde arttığını görün ve halkın günden güne alım gücünün azaldığını görmek için borçsuz alım yapma gücünüze bakın.

 

Adama kayırma, torpil, rüşvet, avanta her daim oldu bu topraklarda, geldiğimiz nokta bunları söylemeye bile korkar olduğumuz bir nokta olmuş. Kendinize sorun korkmadan gelecek kaygısı duymadan yaşıyor musunuz.

 

Benden değilsen telef olursun mantığı ile konuşmak da yazmak da, sokakta olaşmakta tehlike içerir olmuş. İşten kovulma, iş yapamama, hoş görüsüzlük ve saygısızlık da prim yapar olmuş. Yok böyle bir şey diyorsanız kendinize öz eleştiride bulunun.

 

Yalakalık ve ispiyonculuk ise almış başını gidiyor.

 

FETÖ‘yü ülkenin başına getirenler ise hiç sorumlukları yokmuş gibi gerim gerim gerilerek ortalıktalar. Sadece bir cemaate karşı olmayı marifet bilenler hala diğer cemaatlere çanak tutuyorlar.

 

Huzur, komşusuzluk, sevgisizlik, ekonomik yıkım, terör, kapitülasyon, sanayileşmenin olmayışı, işsizlik, kalitesiz eğitim, eğitimsizlik, adaletsizlik, güvensizlik, gelecek korkusu, bölünme ve iç savaş tehlikesi bunların üstüne birde ileride kötü sonuçlar doğuracağı kesin olan dış borçlanma. İşte bunlar Güçlü iktidarlarda olmaması gereken konular idi.

 

Şimdi bir düşün. Bunca yıl “Güçlü iktidar” var iken “Güçlü Türkiye” var olmamışsa, bundan sonra ne değişecek.

 

Var oluşunu sürdürme mücadelesin de olan bir Türkiye var iken, iç ve dış mihrakların faaliyette olduğu ülkedir Türkiye.

 

Bir tane örnek gösterin sanayi adına açılmış fabrika var mı?, bir tane örnek gösterin yabancı sermayenin bankacılık yada karlı gıda, vb. hazır kurulmuş köklü kuruluşları krizi bahane ederek değerinin altında satın almalar dışında bir yatırım yapmış mı?, İş, istihdam yaratacak devletin memur işçi alımı, hizmet tüketime yönelik olmayan bir sektör oluşmuş mu?, Tarım, hayvancılık bunca devlet teşvikine rağmen ilerleme kaydediyor mu?, Türkiye’nin ekilmeyen toprak yüz ölçümüne, hayvan güdülmeyen meralarının yüz ölçümüne bakın. Bakın da durumu anlayın, kavrayın.

 

Son söz:

 

“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” Mustafa Kemal Atatürk – 20 Ekim 1927

 

 

Fedai Çakır

12 Nisan 2017, İstanbul

HERKES BULMUŞ BİR YOL GİDİYOR

IMG_5549

Sokak Köpekleri Bal ile Betty filminin gala ve tanıtım çalışması için bir minibüs kiraladık ve giydirdik. Amacımız hem filmin tanıtımı yapmak hem de sokak hayvanlarına dikkat çekmekti.

Filmi çekerken yaptığımız fedakarlıkları kendimizden verdiğimiz ödünleri yazmayacağım bile. Araç’ın bir aylık kira bedelini sponsorla çözdük ama araç’ın dolaşması için gereken mazot için bütçemiz yoktu. Sevgili Adil bir kez daha imdadıma yetişmiş maaşımı verirken ricam üstüne gelmeyen ayın maaşını da vermişi. İnanın iki aylık maaşımın tamamımı araç’ın mazotuna harcadım.

Tam bunları atlattık hayırlı dediğim anda araç kiraladığımız yer çok km yaptınız dedi ekstra dan 1000 TL de oraya verdik. Neyse bu para konusunda Bafra’dan bir dostumuz yetişti de halletti.

Minibüsten kurtulayım da ne olursa olsun dedim süresi dolmadan birkaç gün önce teslim edip, atladım uçağa memlekete gittim, biraz dinlenme bayramlar derken aradan geçti 3 ay.

Hoppp sürpriz.

Osmancık’tan geçerken tuzakların farkındaydık ve orada yavaşladık. Gözlerimiz burada kaç km diye tabela aramaktan şaşı olduk. İnanın abartmıyorum tabela kollamaktan araba süremiyorsunuz.

Muhtemelen bizim 70  km dediğimiz noktada iki tane ceza geldi her biri 412 TL’den 824 TL olan bu cezayı 67 km ve 70 km ile yeniştik. Sonra bir ceza daha geldi oda aynı yerin daha ilersinde muhtemelen şehri çıktığımız yerde 81 km den 412 TL ceza daha.

1236 TL’lik cezayı zamanda ödeyerek indirimden faydalanıp 927 olarak ödemek zorunda kaldım. Araç kiralık olduğundan araç sahibini mağdur edemezdim bu soyguna bile bile lades dedim.

Şimdi hükümetin milletvekili sözü de geçen bir millet vekili olan Sayın Metin Külünk açıklama yapıyor, hatta bu konuyu bakanda açıklama yaptı. FETÖ’cüler tuzak kuruyor. Birden hız sınırını düşürüp vatandaşa tuzak kuruyorlar.

Tama da bu konuda iki yer mimli biri Ordu diğeri Osmancık. Buraların belediye başkanlarının hakkında FETÖ soruşturması olduğunu ben duymadım, ayrıca soyguna vatandaş olarak biz ne yapabiliriz. Bakan ve Milletvekillerinin dur diyemediğine vatandaş ne yapabilir.

Cezalara dur demenin yolu yok hele birde benim gibi kiralık araç ile yemişseniz cezaya itirazda edemiyorsunuz ceza sizin adınıza değil.

Oğlum yeni üniversite kazanmıştı ona ev tutayım diye kenara attığım paradan 927 TL gasp edenleri de buna alet olanlara da ve bunlara hala dur demeyenlere  de hakkımı helal etmiyorum.

 

Fedai Çakır

8 Ağustos 2016, İstanbul

IMG_5653

IMG_5652

IMG_5651

13412071_1308974465849462_4647622688464435704_o

BİR KİŞİ DE OKUSA ÖNEMLİDİR EVLAT

Zaman zaman bunalıp da bu şehirden kaçsam gitsem dediğiniz elbette olmuştur. Çok daha bunalınca bu ülkeyi terk etsem mi? dediğiniz de olmuştur. Sizin olmadıysa da benim olmuştur.

Nedir yaşadığımız bu şehirden yada ülkeden gitsem dedirten duygular.

  • Ekonomik sebepler,
  • Hayat pahalılığı,
  • Ülkenin politik durumları,
  • Bir arada yaşadığın insanların davranış ve hareket şekilleri.

Bu şehirden gitmeme neden olan duygularımın başında en çok da “Bir arada yaşadığın insanların davranış ve hareket şekilleri.” Etken oluyor. İkinci neden ise hayatın pahalı olması. Lakin iş konusundan bağımlı olduğum şehrimi terk edemiyorum tabi.

Ama zaman zaman öyle hey heylerim geliyor ki bütün gemileri yakıp gidesim geliyor bu ülkeden. Ülkeden evet şehir değiştirmek beni rahatlatmayacak hal alıyor.

Yaşadığımız alanı şekillendiren biz insanlarız. Öncelikle yaşadığımız evimiz de başlar şekillendirme. O evde yetişen çocuklar sokağa çıkıp mahallenizi şekillendirir, sonrasında ise şehri şekillendirmeye ve son olarak da ülkemizi şekillendiririz.

Yani kısaca yaşamın da ülkenin  de temelini insan oluşturuyor, bu da insan davranışlarından ibaret.

Bu ülkeden girmeme en çok da tabi ki bir arada yaşadığım toplumda ki insanların davranış şekilleri ve siyasi otorite etken oluyor.

Peki nedir beni bu kadar rahatsız eden ve doğup büyüdüğüm, köklerimin olduğu bu ülkeyi terk ettirecek kadar olan nedenler?.

  • Hoşgörüsünü kaybetmiş bir insanlar sürüsü,
  • Adalet olmayışı,
  • Kutuplaşmaların artması ve öteleştirmeler,
  • Para kazanmanın her manevi ve ahlaki duygudan önce gelişini düşünen insanlar,
  • Maddiyatçı ve ahlaki değerlerini yitirmiş insanlar,
  • Kendinden başka hiçbir canlıya yaşam hakkı vermeyen toplumsal yapının çoğunluğu,
  • Tarihi çevreye, doğal çevreyi korumayan ve talan eden anlayış,
  • Sanatı, edebiyatı, Tiyatroyu önemsemeyen olmasa da olur diyenler,
  • Okumayı red eden sadece televizyon ağız ile sürekli yorum yapıp konuşan çok bilmiş insanlar,
  • Sürekli din odaklı konuşup hayatın sadece din ve çevresinde olduğunu düşünen ama yeterince din’i bilgisi olmayan insanlar,
  • …… saymakla bitmeyen bir çok neden

Peki gidebiliyor muyum bu ülkeden elbette hayır.

Üniversitede okuyan oğlum baba ben yurt dışına gidip yerleşmek istiyorum dediğin de bu yazdıklarım aklıma gelmişti nasıl cevap vermeliydim. Hem kendime hem de oğluma bir cevap bulmalıydım gitmemek için bu toprakları terk etmemek için bir sağlam bir neden var mıydı?.

Gitmek çözüm değil oğul, çeker gidersin gittiğin yerde mutlu olursun yada olmasın ama gitmemelisin. Bu topraklar bizim topraklarımız, bizim yurdumuz, bu insanlar da bizim insanlarımız. Mücadele edeceğiz oğul cahilliklerle de mücadele edeceğiz, bizleri ayrıştırıp/kutuplaştırıp her birimizi bir tarafa atmaya dağıtmaya çalışana anlayışlarla da mücadele edeceğiz.

Sen gidersen, o giderse, bu giderse  bir gün geri dönmek istediğimiz de ana vatanı bulamayız evlat. Hem unutma ki yaşadığımız yeri cennete çeviren de biz insanlarız cehenneme de döndüren biz insanlarız.

“Mücadele edecek alan mı bıraktılar baba, nasıl mücadele edelim baba”

Azına çoğuna bakma, elinden geleni yap az yada çok fark etmez evlat. Benim de çok yapabileceğim bir şey yok elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum evlat.

“sen diyorsun baba okuyan mı var?”

Bir kişi de okusa önemlidir evlat.

 

Fedai Çakır

13 Nisan 2015, İstanbul

Reading_newspaper