HER ŞEYİ “NADAS”A BIRAKMIŞ GİBİYİM

Çifçiler bilir ki nadasa bırakılan toprağın verimi bir sonraki hasatta daha çok olur.

Nadas sırasında toprağın dinlediği, kaybettiği vitaminleri, içerisinde olan bir çok karışımı geri aldığı ve yeni tohumlar toprağa saçıldığında bu tohumlara bu yenilenen güç ile can verdiği farz edilir.

Bir şeyler yazmak için zaman zaman kendimi nadasa bırakmış gibi hissettiğim çok olur. Nadas sonunda bir çırpıda yazılan mısralar, kitaplaşan satırlar olur. Tabi benim yazma nadas’ım toprak’ta olduğu kadar kısa olmuyor, birkaç yılı bulabiliyor.

Ama bu sıralar farlı bir Nadas’ta olma hallerim var.

Çok çalışıp çok üretmeme rağmen karşılığını bir türlü alamama gibi, depresyon hallerine girecek gibi yaptığım işlerden artık zevk alamama gibi, dışarı çıkıp yürümek istemekle beraber çıkmamayı tercih etmeler gibi, arkadaşlar ile buluş lak lak yapmak ile yapmamak arasında kalmalar gibi…

Bir insanın çok fazla yetenekleri olup da bir türlü bu yeteneklerinin karşılığını alamamasının verdiği nahoş duygu ile yaşamı nadas bırakmak benim ki.

Karşılığı olmayan bir çok güzel şeyleri yapabilmek, başkası için çok zor olan işleri bir çırpıda yapabilmek, zor kelimesi, olmaz kelimesini yok sayabilmek, zorlanmadan her işi yapabilmek bilinmeyenleri bir çırpıda öğrenmek benim ki.

Yaşamı Nadas’a bırakmak; karşılığı olmayan işleri yapmamak, zor işleri zorlanıyormuş gibi zaman yayarak yapmak, bilmediğin bir konuyu öğrenmeye çalışmadan yaşamak, pratik ve hızlı iş yapmadan çalışıyor olmak mı? olmalı.

Benim için Nadas, yazma sürecinde faydalı. İş yaşamında ise faydasızca yaşamak demek.

 

Fedai Çakır

23 Kasım 2015, İstanbul

Bir Cevap Yazın