Etiket arşivi: dil

OSMANLICA NEDİR

Dil bilimciler bir dili incelerken o dilin özgün kelimelerine  , cümle yapısına ve sayılarına bakarak hangi dil ailesine bağlı olduğunu ,hangi dillerle akraba olduğunu tespit ederler.

Osmanlıca 15 yüzyılın sonlarından 20 yüzyılın başlarına kadar edebiyat ve sanat alanında  türkçe ,farsça,arapça kelimelerin kullanılması ile oluşturulmuş bir yazı dilidir ki bu dilin özgün (osmanlıcaya has) bir tek kelimesi dahi yoktur.

Şöyle söyleyebiliriz ki osmanlıca olduğu iddaa edilen bir eserde hatta bütün eserlerde bir tek kelime dahi osmanlıca denilen dilin kendi öz kelimesi değildir çünkü öyle bir kelime yoktur.

Osmanlıca   sadece saray ve çevresinde, yüksek sanat yapma düşüncesinde olan halktan kopuk bir zümre tarafından kullanılmış yazı dili olup bu dille yazanlar dahi günlük hayatlarında türkçe konuşmaktadırlar.

Toplumumuz da bazı insanlar arap alfabesinden latin alfabesine geçişimizi dilin değişmesi olarak görmektedir ki aslında arap alabesi ile yazarkande insanlar türkçe konuşmakta ve türkçeyi arap harleri ile yazmakta idi.

Yunus emre‘nin  doğumu 1240 yılıdır daha osmanlı devleti kurulmamış selçuklu devletinin son zamanlarıdır onun şiirlerinden birkaç örnek verelim.

Acep şu yerde var m’ola şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin

Gezerim Rum ile Şam’ı Yukarı İller’i kamu
Çok istedim bulamadım şöyle garip bencileyin

Kimseler garip olmasın hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler olmasın şöyle garip bencileyin

Söyler dilim ağlar gözüm gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım şöyle garip bencileyin.

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni

Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni

Yunus’dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni

 1240 yılında doğmuş bir insan bu gün bile anlayabileceğimiz bu güzel şiirleri yazarken bazı cahiller osmanlı zamanında türkçe  konuşmadığımızı harf devriminden sonra türkçe konuşmaya başladığımızı nasıl savunuyorlar ,bu eğer cahillik değilse  bir hainliktir.

Kendine özgü kelimeleri sayıları ve grameri olmayan bir dil olabilirmi buna nasıl inanabilirsiniz.

İşin özü osmanlıca diye bir dil yoktur

KADIN ERKEK EŞİTSİZLİĞİNİN DİLLERDEKİ GÖSTERGELERİ

Kadin ve erkeklerin eşitsizliği bazı toplumlarda daha diller oluşurken kendini göstermeye başlamıştır öyleki , kadının ve erkeğin dokunabileceği nesneler için ön ekler oluşturulmuştur. Örnek olarak Fransızca kullanılan “le , la” ” ve Almanca da kullanılan “der , die ,das ” gibi ön ekler dil bilimciler tarafından bu duruma bağlanmaktadır.
Fransızca da erkek özellik taşıyan nesnelere “le” ,dişi özellik taşıyan nesnelere ise “la” ön eki kullanılır.Bu toplumdaki cinsel iş bölümünün bir sonucu olmalıdır. Ayrıca ünvanlarda ve isimlerde kullanılan “-nese ,-es,-e gibi eklerde bunun göstergesidir.(kont-kontes,baron-barones,dük-düşes).Arapça isimlerdede aynı durum söz konusudur (sabri-sabriye , nuri-nuriye ,ali -aliye)
Çoğu Avrupa ve Hint Avrupa dilerinde durum böyledir ve hatta , üçüncü tekil sahıs ifadelerinde bile cinsellik söz konusudur. (he ,she – his,her ) Kadınların evli veya bekar olmasına görede ayrım vardır (miss,mrs – matmazel,madam -sinyorite,sinyore)
Avrupa,Orta doğu ve uzak Asya da kadın – erkek ayrımı kültürel bir olgudur ki dillerine bile yansımıştır.
Gelelim Türkçe de bu durumun nasıl olduğuna ,Türkçede nesneler dişi ve erkek olarak ayrılmaz.
Kadın -erkek için özel eklerde yoktur,bu bizim tarihten gelen kütürümüzün kadın -erkek eşitliğinin bir göstergesidir.
İslammiyet öncesi türklerde kadın erkeğin tamamlayıcısıdır ,Hakanın buyrukları “Hakan ve hatun buyuruyor ki ” ifedesi ile duyurulurdu, yabancı elçilerin kabulünde hakan ve hatun birlikte bulunurdu .Şölen ve törenlerde hatun hakanın solunda oturur siyasi veya idari konularda fikirlerini beyan ederdi, hatta Mete hanın Çin ile ilk barış antlaşmasını hatunu imzalamıştır.
12. yüzyıl tarihçilerinden ibn Cübeyr, Türk ülkelerinde kadına gösterlen saygıyı hiçbir yerde görmediğini söyler.Arap gezgini ibn Arabsah ” erkekler gibi savaşıyor,kafirlerin üzerine dörtnala at sürüyorlardı.” der.
10. yüzyılın coğrafyacısı al-Balhi kitap al-had va’l-tarih adlı eserinde Türklerde kadının erkeğe eşit olduğunu ,yaşamın her alanında varlığını sürdürdüğünü ve hatta beğendiği erkeğe evlenme bile teklif edebilecek kadar özgür olduğunu yazar.
Buradaki tespitlerimizden Türk toplumundaki kadın erkek eşitliğinin islamla birlikte gerilediği çıkmasın çünkü İslammın indiği toplumda kadın bir mal gibi alınıp satılıyorken hatta kız çocukları diri diri gömülüyorken İslamla birlikte bunlar düzeltilmiştir ,bu düzelme 4 halife zamanında da devam etmiş fakat Muaviye ile birlikte (ki sonrada oğlu Yezit‘i halife yapmış halifeliği krallığa çevirmiştir.)Arap kültürü islamın önüne geçmiştir şu anda da İslam adına Arap kültürü bütün islam alemine Dindenmiş gibi empoze edilmektedir. Okumayan hurafelerle yaşıyan islam toplumları her konuda geri kalmaktadır,ana kaynağımız Kuran’ı anladığımız dilde okunmadığımız için ağzı laf yapan konuşmalarına iki üç çümlede arapça katan her sakallıyı alim zannediyoruz.Onalrda bu avantajlarını rahatça kullanabilmek için” sen anlamasın okuma , aman Kuran‘a elleme çarpılırsın ” gibi hurefelerle toplumu kokutuyor.
KURAN’IN İLK AYETİ İLE YAZIMA SON VERİYORUM.
OKU YARATAN RABİNİN ADI İLE OKU..