Warface’e Yepyeni Bir Harita ve Yeni İçerikler Geldi

Warface oyunu PvP haritası Kolezyum
Warface oyunu PvP haritası Kolezyum

Crytek’in Free-to-Play oyunu Warface için yeni bir harita ve yeni oyun içi içerikler yayınlandı

Crytek’in sevilen FPS oyunu Warface’in şimdiye kadarki en geniş PvP haritası Kolezyum oyuna eklendi. Künye Avı moduna özel olan bu haritada, hedefinizi avlarken dikkatli olmalısınız. Çünkü her an hedefte siz de olabilirsiniz.

Warface’in popüler modlarından olan Künye Avı, 16 kişilik, büyük haritalarda herkes tek olmak üzere heyecanlı çekişmelere sahne oluyor. Bu modda rakibinizi hakladıktan sonra, ardında bıraktığı künyesini de almanız gerekiyor. Özellikle yeni gelen Kolezyum haritasında geniş alanlarda avınızı kovalarken kendinizi asla güvende hissetmeyeceksiniz. Çünkü düşmanlarınız hemen arkanızda pusuya yatmış olabilir.

Kolezyum haritasıyla birlikte 3 silah daha oyuna eklendi: SAE Scout, Altın SAE Scout, Otto W77. Özellikle keskin nişancı oynamayı seven oyuncular bu yeni silahlara bayılacak.

Tüm bunların yanında yenilikler bitmedi. Sevdiğiniz silahı farklı renklere boyamak artık mümkün. Birbirinden renkli silah kaplamalarıyla oyununuza renk katabilirsiniz. Şimdilik sadece MX4 Fırtına silahı için pembe, kadife çiçeği ve yaban kamuflajı kaplamalar mevcut. Diğer silah ve kaplama seçenekleri için beklemede kalın!

Kolezyum Haritası Tanıtım Videosu:

Warface ekibinin her hafta hediyeler vererek canlı yayın yaptığı adres ise: www.twitch.tv/crytekturkiye

KUMRULARA SORDUM

Sigircik-Dansi-11-750x350Şu an oturduğum eve büyük Marmara depreminden sonra taşınmıştım. Depremden sonra yapılan evlerin daha sağlam olduğunu hepimizin öğrendiği yeni bilginin verdiği bir taşınmaydı bu.

Evin başlıca özelliklerinden biri yeni yapılmış olması ve ilk kiracısı benim olmam. Bunun dışında arka tarafı Kuzeye bakmasıdır.  Kışın Kuzeyden esen rüzgarlar evin ısınma sistemini yetersiz bırakabilir ev soğuk olur diye o tarafın pencerelerine pervazlar yaptırmışlar. İplerinden çekince tüm pencere bir anda kapanıyor  ve evin içi bırakın soğuk almayı ışık bile almıyor.

Gel zaman git zaman derken Kuzeye bakan yatak odamın davetsiz misafirleri oluşmaya başladı. Uzun gagalı, siyah tüylü, çok ses çıkaran emin olamamakla beraber gökyüzünde dans eden sığırcık türü kuşlardı bunlar. Ben bu kuşlara Eyüp Sultan’da akşam gün batımında gökyüzünde yaptıkları danslardan bilirim.

Penceremin pervazına yuva yapan bu kuşların yuvalarını pervazın iç mekanizmasına yaptıklarından o günden sonra yuvaları bozulmasın diye o pervazlar bir daha aşağı yukarı çekilmediler. Bir kısmı açık bir kısmı kapalı yarım yamalak hala durmaktadırlar.

Baharın gelişinin müjdelendiği günlerde bu misafirlerim her yıl artarak, penceremi ziyaret etmeye başladılar. Günün aydınlanmaya başladığı saatlerde yatak odamda onların şakırdamasıyla güne erken başlıyorum. Kuşları elbette tek takip eden ben değilim. 10 yıldır hayat arkadaşım, kedim Chanel’de sabahın ilk ışıklarında onları izliyor. Tabi izleme şartlarımız ayrı. O içinde ki avcılık güdüsü ile izlerken ben sevgi ile onların üreyip doğaya geri dönmelerini takip ediyorum.

Sığırcık kuşlarının yatak odamın penceresini işgal etmelerinden birkaç yıl sonra bir sabah yine Kuzeye bakan mutfak penceremin iki güzel misafirinin olduğunu fark ettim. Bunlar bir çift Kumru kuşuydu.

Sığırcık kuşlarının cazgır çığırtkan, hızlı, ürkek öfkeli yapılarına karşım bu iki Kumru son derece nazik, soylu, asil ve sessiz yapıya sahipti. Sesini günde birkaç kez eşini çağırırken duyabiliyordum. Oda muhteşem bir beste tadındaydı.

Mutfağı sık sık kullanma ihtiyacımdan dolayı cama ister istemez çok yaklaşmak zorunda kalıyor ama asla onlar oradayken pencereyi açmıyordum. Her cama yaklaştığımda yumurtasının üstünde yatan çiftlerden biri ile göz göze geliyor, sevgi ile birbirimize bakıyorduk. İşte ilk sene beraberce yavruyu büyütüp penceremden uçma zevkini yaşamıştım.

Sonra yıl kışa ve tekrar bahara döndüğünde yine aynı çiftin pencereme geldiğine şahit olmuştum. Gözlerinden onları tanıdığımı söylesem abartmış olmam. O sene iki yumurta yapmışlardı ama üzücü bir şekilde bir zaman sonra yumurtalardan birinden yavrunun ölü çıktığını gördüm diğerini de terk mi? etmişlerdi anlayamadım. Çok üzülmüştüm kafamda bin bir düşünceler dolaşıyordu. Onları yakından tanımak istemiştim.

Tanıdıkça ne muhteşem kuşlar olduğunu anladım, onlar aşk’ı, sevgiyi, aile olmayı temsil eden bir türdü.

Yaptığım araştırmalarda kumruların tek eşli olmalarına, bırakın tek eşliği eşi ölenin bir daha başka eşe sahip olmadığına, yuvalarını her zaman aynı yerde yapıp çocuk kumruları hep güven duydukları o olanda yetiştirdiklerini öğrendikçe şaşkınlığımı gizleyemedim.

Kumrular aşk’ın sevginin, aile olmanın temsili idi benim için.

Yine kışa dönüp, baharın gelmesiyle önce sığırcıklar pencereme gelmişlerdi, sonra ise iki kumrum. O bahar bir yavru büyüttük mutfağımın penceresinde göz göze gelerek. Sonra onların bir yılı daha yaşamak için uzaklaşmalarını seyrettim.

kumru

Bir haftadır sığırcıklarım daha gürültülü ve kalabalık olarak yatak odamın penceresinde sabahları bizi uyandırıyorlar, bu gün ise gagasında birkaç dal parçası ile mutfağımın penceresindeydi kumrularım.

Bu sende de ayrılmamış benim Kumrucuklarım….

Birde aman diyeyim Kumruları vurmayın, onlar eşlerine bağlıdırlar unutmayın. Etini yememek daha iyidir. Bir lokma et için, eşinin ömür boyu mutsuz olmasına sebep olmuş olursunuz.

Not: Çok hoş bir Kumrular üzerine bir yazı da paylaşmak isterim. ESAT SÖNMEZ yazmış kendisini tanımam ama oda benim gibi Kurularla yaşamış. http://blog.milliyet.com.tr/bu-bir-kumru-oykusudur/Blog/?BlogNo=65293

Fedai Çakır

3 Nisan 2016, İstanbul

Zeki Müren’den birde şarkı dinleyelim.

Hayvan hakkı ihlali “suç” sayılacak

1459673933727Eroğlu, “Meclise sunacağımız yeni kanun tasarısının taslağı hazır. Kanunu Meclisten hızlı bir şekilde geçirmeyi hedefliyoruz” dedi.

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Hayvanları Koruma Kanunu‘ndaki bazı fiillerin kabahat kapsamından çıkarılarak suç kapsamına alınacağını ve hapis cezası getirileceğini belirterek, “Meclise sunacağımız yeni kanun tasarısının taslağı hazır. Kanunu bu yıl içerisinde Meclisten hızlı bir şekilde geçirmeyi hedefliyoruz” dedi.

Eroğlu, yaptığı açıklamada, hayvanların korunması ile ilgili düzenlemelerde, hayvan hakkı ihlallerine ilişkin bazı cezaların yetersiz olduğunu söyledi. Eroğlu, bu nedenle hayvanlara kötü muamelenin kabahat olmaktan çıkarılarak suç kapsamına alınmasının önemine işaret etti.

Hayvan haklarının bir toplum meselesi olarak görülmesi gerektiğini vurgulayan Eroğlu, “Kedi, köpek öldürmek cezasız bırakılmamalı” ifadesini kullandı.

Eroğlu, 64. Hükümet’in bir yıl içinde gerçekleştirilecek reformları içinde yer alan “Hayvan hakları en geniş hukuki çerçevede korunacak” maddesi kapsamında öncelikle hayvanlara kötü muamelenin önleneceğini belirtti.

Veysel Eroğlu, şunları kaydetti:

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu‘nda, hayvan hakları ihlallerine karşı uygulanacak cezaların caydırıcı olması maksadıyla bazı fiiller kabahat kapsamından çıkarılarak suç kapsamına alınacak ve hapis cezası getirilecek.

Daha önce hazırlamış olduğumuz kanun taslağı geçen yıl seçim dönemine gelmesinden ve Meclisin çalışmamasından dolayı kanunlaşamamıştı. Şu an için Meclise sunacağımız yeni kanun tasarısı taslağı hazır.

Bu kanunu hayvanları en iyi şekilde koruyacak şekilde hazırladık. Kanunu Meclisten hızlı bir şekilde geçirmeyi hedefliyoruz.”

 

Kaynak: Sabah.com.tr

YAŞ ALMAK

Vincent-van-Gogh-Doctor-Gachet-631.jpg__800x600_q85_crop

Ülkemizde her yıl 18–24 Mart tarihleri arası “YAŞLILAR HAFTASI” olarak kutlanmaktadır.  Kişisel olarak elimden geleni yıllarca yapmaya çalıştım. Alzheimer Vakfı (İstanbul), Geriatri Vakfı (Ankara) gibi kurumlarda gönüllü olarak çalışmalar yaptım. Farkındalık yaratmak adına  birde kısa film çekmiştim “Yaşlılığın eee Hali” diye.

Arada yazdığım birkaç şiir olur.

Yaşlanmak insanoğlunun hep korkulu rüyası olmuştur. Ancak Alzheimer Vakfı’nda çalışmaya başlayıp da yeni hayatlar tanıdıktan sonra, belki insanların bu hastalığa belki dikkatini çekebilirim, diye bir şiir yazmıştım.

Bu özel hafta bu şiirimi sizlerle paylaşmak isterim.

YAŞLANMAK İSTEMİYORUM ANNEM

Korkuyorum,

Fersiz bacaklar,

Oksijene hasret ciğerler

Tatsız tuzsuz  yemekler

Yaşlanmak İstemiyorum Annem

Korkuyorum,

Titrek eller,

Anlamsız kelimeler,

Unutulan dünler,

Yaşlanmak İstemiyorum Annem

Korkuyorum Annem,

Sabah yabancı bir kadınla uyanmaktan

Korkuyorum Annem,

Evin içindeki bir yabancıdan

Korkuyorum Annem

Sevdiklerimi unutmaktan

Yaşlanmak İstemiyorum Annem

(Alzheimer hastalarına ithaf olunur)

Son söz:

Büyük Atatürk ne demiştir “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur.”

Fedai Çakır

27.03.2016, İstanbul

Çocuk Edebiyatının Yeni Ustası Fedai Çakır

Yazar - Yönetmen Fedai Çakır

Sokak Köpekleri Bal ile Betty Sinema filmi ile Türkiye’de bir ilke imza atan ve Yazdığı çocuk kitaplarıyla dikkatleri toplayan Fedai Çakır, Türk ve dünya edebiyatı alanında yayınlar yapan Kavis Kitap’ın, Som Kitap’ın ve Kavis Çocuk’un kurucusu.  Fedai Çakır, çeşitli radyolarda ve TV kanallarında da program yapımcısı ve yönetmen olarak çalıştı.

Gazeteci, yazar, program yapımcısı, yönetmen Fedai Çakır’la hayatı ve kitabı konuştuk…

  1. 1.Öncelikle kendi ağzınızdan sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Daha ortaokul sıralarında marketler zinciri hayaliyle büyüdüm, liseyi bitirir bitirmez ticarete atıldım.

1985’te “Türkiye’nin bebe gazetecisi” unvanıyla Toplum gazetesini bir buçuk yıl boyunca çıkarmayı başardım.

Bu dönemle ilgili hayatımda iz bırakan anılardan biri; dönemin başbakanı Turgut Özal bana randevu verdi, ama gazetem tam o sırada kapandığı için bu randevuya gidemedim…

1993 yılından itibaren çeşitli sektörel dergiler yayımladım. 2000’den itibaren de edebiyat çalışmalarına yöneldim.

Çeşitli radyo ve televizyona program yaptım.

Birçok televizyon programında sunuculuk ve yönetmenlik yaptım.  Kısa ve uzun metrajlı filmler çektim.

Birçok sivil toplum kuruluşunda gönüllü olarak çalışmalarım devam etmektedir.

Türk ve dünya edebiyatı alanında yayınlar yapan Kavis Kitap, Som Kitap ve Kavis Çocuk’un kurucusuyum. Her butik yayın evinin başına gelen benimde başıma geldi daha fazla devam ettiremedim. Fakat yayıncılık içimde bir yerde hep var her an yeniden bulaşabilirm.

Bir erkek çocuk ve bir de kedi babasıyım. İki de torum köpeklerim var Bal ile Betty

  1. Çocuk edebiyatına ilginiz nasıl başladı? Neden bu alanda yazmak istediniz?

İlk yazma maceram “Ham Elma” adında iç dökmelerimi, ergenlik yaşımı ve arkadaşlarımı anlatan bir çalışmaydı.

Acemice olan bu çalışmam hiçbir zaman basılma imkânı bulamadı.

Oğlum Doğuşhan’la aramızda müthiş bir bağ vardır.

Onu uyutmak için yanına uzandığımda ona masallar anlatırdım ve bu masallar kendi yazdığım masallar olurdu.

Hayal dünyamın geniş olduğunu o zamanlar keşfettim. Doğuşhan’ın tepkilerini gözlemleyerek yazdığım masallardan üç tanesini kaleme aldım.

Çocuk edebiyatıyla tanışmam bu şekilde oldu.  2000’li yıllarda yazılan bu kitaplarım yayınevimizin yayın kurulunun iki tanesini kabul edip birini ret etmesiyle basılma imkânı buldu.

Çocuklara olan sevgim beni bu alanda yazmaya itti.

  1. Çocuk kitaplarını yazarken kendi hayatınızdan, çocukluğunuzdan ilham alır mısınız? Nelerden beslenirsiniz?

İstanbul’da doğup büyüyen, aslen Karadeniz kökenli işçi bir ailenin çocuğuyum. Yazarların kendi hayatlarından ilham almaları, çevrelerini gözlemleyerek yazmalarından daha doğal bir şey düşünemiyorum. Yaşamımdan çocukluğumdan ilham aldım. Yazarken dikkat ettiğim tek konu, yazılarımın bir bölgenin çocuklarına değil tüm dünya çocuklarına hitap etmesi… Kitaplarımda doğa ve hayvan sevgisi, tamamen yaşadığım çocukluğumun etkisiyle oluşmuştur.

  1. Kara Yele ve Kütburun ile Kocakarın kitaplarınızın ikisi de hayvan hikâyelerinden besleniyor. Hayvanları seçmenizin özel bir anlamı var mı? Bu yolla çocuklara daha kolay mesaj verildiğini düşünüyor musunuz?

Çıkarsız, karşılıksız size sevgisini sunan tek tür hayvanlar. Çocukluğumda Misket isminde dişi bir kedimiz vardı. Onun her sene düzinelerce yavrusu olurdu; onların büyüyüp hayata atılmasını izleyerek büyüdüm. İstanbul’da yaşayan Karadeniz kökenli aile, genellikle yazları köylerine giderler. Bazıları bizim gibi fındık toplar bazıları ise çay… Ortak noktamız müthiş bir doğa ve hayvanların bol olduğu bir ortama gidiyor olmamız… Çocukken okulların kapanıp da köye gideceğim zamanı büyük bir sabırsızlıkla beklerdim.

Amcamın çok güzel bir atı vardı. O atla 12-13 yaşlarında bahçeden fındık taşımayı öğrenmiştim.

karayele.indd

O patika yollarda atla eve giderek yükü indirip tekrar bahçeye dönerken atla ilgili hayal dünyamda oyunlar kurardım. Sanırım Kara Yele kitabımın yazılmasında o atın payı büyük olmalı.

İstanbul’dan köye gittiğimiz bir yaz, annem ve babamdan önce elimdeki yüklerle eve ulaşmıştım.  Köylerde araba yolu yok tabii o dönemlerde. Patika yoldan dağın tepesinde olan evimize yürüyoruz. Düşünün, ben o zor yolu heyecan ve sabırsızlıkla hızlı hızlı alıp eve ulaştım. Anahtarı almadığımı fark ettiğim anda karşımda bir köpek belirdi. Üzerinde siyah benekleri olan beyaz kocaman bir köpek… Korkudan ayaklarımın bağı çözüldü. Kıpırdayamıyordum. Karşıma yattı, saatlerce bizimkiler gelene kadar bekledi. Sonradan Alaca ismini verdiğim bu köpekle o yazımız beraber geçti. Her gün dağlarda, bahçelerde, derelerde hep yanımdaydı. O gün, benim tek olduğumu anlayıp dağ başında başıma bir şey gelmesin diye beni beklediğini düşünmüştüm. Kütburun ile Kocakarın’daki köpek aslında o köpeği tasvir etmektedir.

Kitaplarımda çocuklara mesaj vermeye çalışmıyorum aslında. Kitaplarımı yazarken ve imza günlerimde çocuklarla çocuk oluyorum. İçimdeki çocuk hiç yok olmuyor. Bir çocuğu en iyi başka bir çocuğun anlayacağını düşünüyorum. Doğa ve hayvanlar da çocukların dünyasına inmenin en güzel yolu.

  1. Kitaplarınızda temel olarak çocuklara neyi anlatmayı hedeflersiniz? Ne tür mesajlar vermeyi amaç ediniyorsunuz?

Çocuklar için yazdığım yayımlanan ve yayımlanmayı bekleyen kitaplarımda hayvan sevgisi, doğa sevgisi, dostluk ve arkadaşlık ön planda. Büyük şehirde yaşayan çocukların doğa sevgisini bilmediklerini üzülerek gözlemlemekteyim. Hayvan sevgisine gelince, daha da vahim. Hayvanların dünyasını evdeki kedi, köpek ya da belgesellerde izlediklerinden ibaret sanıyorlar.  Sokakta gördüğü hayvanlara kötü davranan yetişkinlerle hayvanlardan kaçan, korkan çocuklarla dolu şehirler…

Kitaplarımda hayvanların ne muhteşem yaratıklar olduğunu, çocukların sol yanlarında hissetmelerini istiyorum. Doğanın hepimize lazım olduğunu, yaşam alanlarını kirletmeden, neden niçin lazım olduğunu da hissettirmek önemli. Bir de bu yaşam alanının hayvanlar ve insanların ortak yaşam alanı olduğunu, herkesin yaşam hakkına saygıyı hissettirmek, diyebilirim.

  1. Çocuk kitaplarınızı kaleme alırken özellikle uzak durduğunuz, dikkat ettiğiniz noktalar neler?

Ben yazarken içimden geldiği gibi yazıyorum. Çocuk ruhumu kaybetmedim dedim ya, bu nedenle o saflık zaten yazılarımda oluyor. Bunun dışında özellikle tüm dünya çocuklarına hitap etsin istiyorum. Çocuklara direkt mesaj vermek değil, okuyarak kitabın içinden kendi mesajını kendisinin bulmasını sağlayacak şekilde yazmaya çalışıyorum. Kötü anne baba, yetişkin insanlar tasvir etmemeye çalışıyorum. Herkesin iyi olduğunu düşünmek istiyorum. Sırada yayınlanacak olan kitaplarımda, insanların doğaya verdiği zararları üzülerek yazmak zorunda kaldım.

Temeli çocukça yazabilmek sanırım.

  1. Kitaplarınızdaki renkli görseller de dikkat çekiyor. Kitap sayfalarının renkliliği, güzel, farklı görsellerle süslenmesi kitapların okunmasında sizce önem taşıyor mu?

Çok çok önemli. Kar Yele ve Kütburun ile Kocakarın’ı Kanadalı ressam Alanna Marohnic resimledi. Bu iki kitap, Alanna’nın bu alandaki ilk çizimleri oldu. Başka da yapmama kararı aldı. Bu kararı alırkenki düşüncesi de, her resmin bir sanat olarak çizilmesiydi. Alana’nın çizimleri, doğruyu söylemek gerekirse metinlerin önüne geçti, diyebilirim.

Çizimler ne kadar renkli ve çocukların iç dünyasına hitap ederse çocuk kitabı tekrar tekrar okur. O resimlere bakarak annesine babasına hikâyeyi hayal dünyasından kendinden bir şeyler katarak anlatır. Bu da çocuğun gelişimine önemli katkılar sağlar diye düşünüyorum. Bu anlamda Kara Yele ve Kütburun ile Kocakarın kitaplarının çocuk gelişiminde resimleri ve metinleriyle katkısının olacağını düşünmekteyim.

  1. İki kitabın devamı gelecek mi? Yeni projeleriniz neler?

Bu tarzda yazdığım toplam 8 kitap var. Önümüzdeki günlerde “Cüce Cin” serisi çıkacak. Şu an resimlemeleri yapılan bu kitapların en kısa zamanda çocuklarla buluşmasını hedefliyorum.

Çocuklara ve kedi seven yetişkinlere de bir müjdem var: Beş yıldır evimizin çocuğu olan kedimiz Chanell’in öyküsünü yazsım. Bu kitap, öykü türünde ilk çalışmam olacak. Bu konuda bana öykünün iki usta kalemi, Feridun Andaç ve Mustafa Balel destek verdiler. Kedileri çok seviyoruz ve anlattığım öyküyle çocukların da çok seveceğine inanıyoruz.

Beş yıldır üzerinde çalıştığım ve ilk bölümünü bitirdiğim yakın tarihimizden bir milletvekilinin hayatını yazmaktayım. Bu konuda da bana Öner Ciravoğlu ve Hıfzı Topuz destek verdiler. Bu tarihi kitabın da ilgi çekeceğini düşünmekteyim.

Tebi ki yeni senoryolar yazıyorum ve yeni sinema filmleri çekeceğim.

  1. Türkiye’de çocuk edebiyatı son yıllarda gelişmeye başladı. Sizce daha iyi olması için neler yapılmalı?

Çocuk edebiyatı satış rakamlarına bakıldığında yetişkin edebiyatında çıkan kitapların çok çok önündeler. Kalite olarak çok kaliteli çocuk edebiyatı yayını yapan yayınevleri var. Bunun yanında ciroları çok yüksek fabrikasyon çalışan; çıkardığı kitapların metinleriyle, resimleriyle kaliteyi yakalayamayan yayınevleri de çok var. Çok kitap çıkarmaktan ziyade nitelikli kitapların çıkarılmasına çaba göstermeliyiz.

Çocuk kitaplarının tüm dünyada olduğu gibi ilk pazarı okullar. Okul yönetimlerinin yazar ve yayınevlerini okullardan uzaklaştırmak için çabalarını üzülerek görmekteyim.  Okul müdürleri bir etkinlik yapmaya korkuyor. Hakkında soruşturma açılacak diye korkuyor. Bunun temelinde öğretmenlerimizin de yeterince kitap okumamaları gelmekte. Kitabın içeriği ve yazar hakkında bilgileri yok. Bilgisi olmadığı konuyla ilgili etkinlik de yapmaya korkuyorlar.

Ülkemizde iyi çocuk kitapları çizebilen ressam, illüstratör az. Bu konuda üniversitelerin içinde çocuk kitapları resimleme için ayrı dersler yapılmalı. Bu derslere çocuk edebiyatı yazarları, editörler de dahil edilip çocuk kitaplarının nasıl çizilmesi gerektiği ressam adaylarına anlatılmalı.

Yapılacak çok şey var ama şu an aklıma bunlar geliyor. Bir de resimlemelerde çocukların da fikirleri alınmalı.

  1. Anne babalara çocuklarına kitap okutmaları için neler tavsiye edersiniz?

İmzaya gittiğim yerlerde ailelerin bana çok sık sorduğu sorulardan biri bu soru. Klasik bazı cevaplar var, bu cevaplara katılmıyor değilim. Mesela teşvik edin ama zorlamayın gibi klasik cevaplar var. Bu cevaplarda aslında akademik insanların söyledikleri son derece doğru tespitler. Buna rağmen ülkemizdeki eğitim sistemi içinde çocukları kitap okumaya teşvik etmenin çok güç olduğunu düşünüyorum.

Kaba bir tarif, kullanmaktan hiç haz almadığım “yarış atı gibi” sınavlara hazırlanan bir çocuğu kitap okumaya nasıl teşvik edebilirsiniz ki?  Bence aileler; gelecek için, okumayı seven, hayattan zevk alan çocuklar yetiştirmek istiyorlarsa eğitim konusunda daha az baskıcı olmalı, çocuğun kendi kararlarını almasına yardımcı olmalı, oyun için zaman ayırmalılar.

Bunları yaparsanız çocuğunuzun kitap okuması için yapmanız gereken tek şey, elinden tutup kitapçıları gezdirmektir. Kitapçıları, sahafları gezdirin. Bırakın kitap almayacaksa almasın, ama siz kitap önermeyin. Kendisi kitaplara dokunsun, tezgâhtarla sohbet etsin. İşte o çocuk, bir sonraki gezinizde kitap alacak ve okumaya başlayacaktır.

  1. Son olarak neler eklemek istersiniz?  

Kara Yele kitabım tiyatronun usta oyun yazarları Demet Çizmeci tarafından çocuk oyununa uyarlandı. Sahnelerde görmek isterim.

Bana çocuklar ve çocukları sevenlerle sayfalarınız aracılığıyla buluşma imkânı verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Çocukları çok seviyorum.

balilebetty

Crytek “Ascent” Videosunu Paylaştı

footerbgCrytek The Climb Geliştirici Günlüğü 2

Crytek, Oculus Rift’e özel geliştirdiği sanal gerçeklik tırmanış oyunu The Climb için hazırladığı geliştirici günlüğü videolarından ikincisini “Ascent” ismiyle yayınladı.

Bu yeni videoda The Climb’da 90 FPS görüntü verebilmek adına sahne arkasında çalışan ekibin karşılaştıkları zorluklar konu ediliyor. Crytek çalışanlarının oyunu daha gerçekçi yapabilmek için kullandıkları teknikleri ve süreçleri videoda görebilirsiniz.  Ayrıca VR deneyiminizde, parmaklarınızın ucunda görebileceğiniz inanılmaz grafik detaylar da videoda gösteriliyor.

The Climb’da oyuncular, dünyanın en tehlikeli ekstrem sporlardan biri olan kaya tırmanışının korkusunu ve heyecanını hissedecekler. Dünyanın en ürkütücü zirvelerini fethedin. Ayrıca Vietnam’daki Halong Koyu ve yeni duyurulan Alp Dağları bölümlerinde, gerçek hayattan ilham alınıp 3D olarak yeniden yaratılmış muhteşem manzaraları keşfedin.

The Climb, Oculus Rift için geliştiriliyor ve Oculus Rift’in çıkışında hazır olması bekleniyor. Oyunla ilgili daha fazla bilgi için: www.theclimbgame.com<http://www.theclimbgame.com>.

Geliştirici Günlüğü (YouTube):

Geliştirici Günlüğü (İndirme Bağlantısı):http://assets.crytek.com/asset-bank/images/assetbox/94a3de04-894d-4e16-ad0e-3dea27d6e4a0/asset4242.html

BİR ANEKDOT (Ön sezi önemlidir)

ORDİNARYÜS PROFESÖR DR. SADİ IRMAK
ORDİNARYÜS PROFESÖR DR. SADİ IRMAK

“İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci olduğum sıralar, okul
duvarında bir ilan gördüm: “Avrupa‘ya talebe yollanacaktır. ”
Allah Allah, dedim! Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa’ya talebe… Lüks gibi gelen bir şey…
Ama bir şansımı denemek istedim.

150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz.

Benim ismimin yanına Atatürk, “Berlin Üniversitesi’ne gitsin.” diye yazmış.
…Vakit geldi, Sirkeci Garındayım; ama kafam çok karışık.
Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?
Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı.
“Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.”
“Benim” dedim.
Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: “Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.”

İmza
Mustafa Kemal

Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. “Şimdi gel de
gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme.” dedim.
“Düşünün 1923’te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerde, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?”
Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü‘nü kurdum.
Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım.

BEN ORDİNARYÜS PROFESÖR DR. SADİ IRMAK “sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım..”

 balilebetty

 

 

KİN TOHUMU

aha

Terör vurdukça düşünüyor insanlar, bir insan nasıl olurda canlı bomba oluyor da kendini patlatıp masum insanları öldürüyor.

Bende üzerinde düşünüyorum, benimde sorguladığım bir konuydu bu konu. Sonra anladım ki bu insanların içine ekilmiş “Tohumların” nedenleri idi yaşananlar.

Sıradan bir insanı, sıradan insan görmemizi engelleyen “Tohumlardı” bu içimize ekilmiş tohumlar.

Bir Alman’ın içine ekilmişti “Kin Tohumu” Yahudiler ölmeli.  Alman masum Yahudi ölümlerine suskun kalmıştı.

Bir İsraillinin içine ekilmişti “Kin tohumu” Filistinliler düşman. İsrailli masum Filistinli ölümlerine üzülmemişti.

Kendini daha çok Müslüman sayan kadın çıktı, İstiklal’de yaralan masum İsrailli için “Keşke ölseydi” dedi. Bunu dedirten içine ekilen “Kin Tohumu” değimliydi.

İngiliz dedi, Irak’ta, Suriye’de Müslümanlar ölsün, Fransızlar dedi haklısın ölsün, İtalyan durur mu? oda katıldı tabi ki ölsün, Almanlar ölümleri normal olsun, Amerikalısı dedi ki ben karışmıyorum ama ölürse de ölsün.

Dünya’da oluşmuştu içi “Kin Tohumu” dolu milyarlarca insan.  Orta Doğuda ölümlere sesiz kalan.

Benim güzel ülkemde,  benim tespit ettiğim yerel KİN TOHUMU çeşitlerimiz şunlar:

  • Alevi,
  • Sunni
  • Şii,
  • Ermeni
  • Yahudi,
  • Kürt,
  • Hıristiyan,
  • Rum,
  • Atatürkçü,
  • Laik,
  • İçki içen,
  • Beynamaz,
  • Başörtülü,
  • Dinci,
  • Yobaz,
  • Aşırı muhafazakar,
  • İktidar yanlısı
  • Muhalif

Canlı bombaların içine ekilmiş olan “Kin Tohumu” da “Türkler”  ve  “Türkiye”

Bazılarımızın içinde yukarıda yazdığım ve yazmayı unuttuğum “Kin Tohumu” var ise ve bu bazılarımız, yaşanan bazı ölümleri, bu şekilde kendi iç dünyasında hafifletip bu masum ölümlere kayıtsız kalabiliyor.

Canlı bombaları hazırlayıp gönderenler, canlı bombaları eğitenler o canlı bombanın içine ekiyordu “Türkler”  ve  “Türkiye”  “Kin tohumunu”

Bu “Kin Tohumu” ekili olan bazı kesimler var ki onlarda bu şekilde iç dünyalarında bu masum ölümleri hafifletip duymazdan geliyor ve sevinebiliyorlar.

İnsan olan insanlığından utanır. Utanan insan, içinde ki tohumun çeşidine bakmaz. İçinden söküp atar.

İnsan olan insan, içine ekilecek tohumların, sadece sevgi, vicdan, merhamet ve barış tohumlarının ekilmesine izin verir.

 

Fedai Çakır

19 Mart 2016, İstanbul

Crytek, Yepyeni CRYENGINE V ile Topluluk Odaklı “İstediğin Kadar Öde” Modelini Duyurdu

4214_displayCrytek’in güçlü geliştirme aracına; CRYENGINE Marketplace, VR desteği ve yeni özellikler ekleniyor

Game Developers Conference 2016 tüm hızıyla sürerken, Crytek şimdiye kadarki erişimi en kolay, en güçlü ve en çok özelliği içerisinde barındıran geliştirici aracı CRYENGINE V’i duyurdu.

CRYENGINE V, “İstediğin Kadar Öde” iş modeli ile bugün piyasaya çıkıyor. Bu model sayesinde geliştiriciler istedikleri miktarda ödeme yaparak, herhangi bir lisans veya ek hizmet bedeli ödeme zorunluluğu olmadan motorun tüm özelliklerine ve kaynak kodunun tamamına her yerden ulaşabilecekler. CRYENGINE V’i kullanmaya karar veren kullanıcılar, Crytek’in gelecek vaat eden bağımsız geliştiricileri doğrudan desteklemek amacıyla oluşturduğu Bağımsız Geliştirici Fonuna %70’e kadar destek verebiliyor.

Ayrıca CRYENGINE’in bu en son sürümüne CRYENGINE Marketplace ekleniyor. Geliştiriciler, Marketplace bölümünden Crytek’in kendi kütüphanesindeki kaynaklara, CRYENGINE topluluğu ve diğer güvenilir sağlayıcılar tarafından üretilmiş binlerce materyale, ses dosyalarına ve 3D objelere erişebilecek.

Crytek Kurucusu, CEO ve Başkanı Cevat Yerli: “CRYENGINE V, geliştiricilere günümüzün en gelişmiş imkânlarını sunmakla kalmayıp, ayrıca bu imkânları en ulaşılabilir hale getirmek konusundaki taahhüdümüzü göstermektedir. CRYENGINE Marketplace’in açılması, yenilenen motor arayüzü, yeni destek kanalları ve yeni ödeme modeli sayesinde CRYENGINE’in gücünden faydalanmaya başlamak artık çok daha kolaylaştı. İstediğin Kadar Öde Modeli topluluğu merkeze alıyor. Umuyoruz ki, bu model bizle geliştiriciler arasında ve geliştiricilerin kendi aralarında daha yakın işbirliği kurmasını sağlayacak.”

Ayrıca CRYENGINE V, günümüzün önde gelen Sanal Gerçeklik donanımlarına destek veriyor. Crytek’in motoru artık kullanıcılara PlayStation VR, OSVR, HTC Vive ve Oculus Rift için kendilerine özgü VR deneyimleri oluşturmalarına olanak tanıyor.

4187_display

CRYENGINE V’in getirdiği diğer yenilikler:

  • C# Olanağı: C# bilen geliştiriciler için CRYENGINE V’te kod yazımına olanak tanıyan yeni bir API
  • Yenilenmiş Düşük Overhead Renderer: Grafik ağırlıklı uygulamalarda günümüz donanımlarının performanslarında gözle görülür artış sağlar.
  • DirectX 12 desteği: Donanım kaynakları üzerinde daha iyi bir kontrol sağlamak için DirectX’in son sürümünü kullanır.
  • Gelişmiş Volümetrik Bulut Sistemi: VR için optimize edilmiş, en düşük performansla bulutlara 3D uzamsal render seçeneği.
  • Yeni partikül sistemi: Tamamen GPU tarafından işlenen, çarpıcı ve akıcı gerçek zamanlı efektler oluşturma özelliği.
  • Yeni bir başlatıcı ve kullanıcı arayüzü: Yenilenmiş özellikler ve yeni ikon gruplamaları ile CRYENGINE içerisinde daha kolay gezinti sağlayan modern arayüz tasarımı.
  • FMOD Studio desteği: Ses programları kullanımı konusunda daha fazla esneklik.
  • CRYENGINE Cevaplar: CRYENGINE topluluğunun soru ve cevaplarını paylaşabileceği özel bir kanal

Geliştiricilerin CRYENGINE’in gücünü nasıl kullandıklarını yakından görmek için Crytek’in YouTube’taki tanıtım videosunu izleyin.

CRYENGINE V www.cryengine.com sitesinden indirilebilir. GDC 2016’dan Crytek ile ilgili en güncel haberleri almak için Twitter, Facebook, hesaplarını takip edin ve www.crytek.com sitesini ziyaret edin.

Bilginin Buluştuğu Adres