Etiket arşivi: Cumhurbaşkanı

Sağım Solum: KANSER

Memleketim Giresun‘da “Cumhurbaşkanı Erdoğan Tüm Kanser İlaçları Ücretsiz Olacak” demiş. Çernobil’den sonra radyasyonlu çayları için, fındıkları yiyin diyen devleti yönetenlerden sonra, kanser vakasının patladığı Karadeniz’de güzel vaat olmuş.

Daha yeni amca oğlunu kansere verdim. İki amcam da  kanserle mücadele ederken, en genç amca oğluna da kanser teşhisi kondu. Her şeye tamamda o tedavi amacıyla verilen radyasyonla sevdiklerinin renginin, tipinin değiştiğini görmek hiçte alışılacak durum değil.

Türkiye genelin de kanser vakalarının arttığını etrafını gözleyen her insan az çok farkındadır. Eğer Karadeniz insanı iseniz etrafınızda kanserden kayıplar vermeye alışıyorsunuz. Her ne kadar devlet kurumları inkar etse de Çernobil faciasının Karadeniz halkının üzerinde etkisi çok olmuştur.

Doğasının sert iklim şartlarından olsa gerek, insanı da dağları gibi dik durur. Yol yapılacaksa kendi imkanı ile yapar, evine suyu kilometrelerce hark kazar boru döşer evine ulaştırır.

Havası ve suyu ile harika bir diyar olan Karadeniz insanının Tanrı’dan başka hiç kimseden beklentisi olmadan yaşamla mücadelesi devam etmektedir.

Çernobil kazası, 26 Nisan 1986 tarihinde Ukrayna Pripyat şehrinde meydana geldi. Bu tarihten önce Kanser vakalarının bütün bakım masrafları devlet tarafından karşılanıyordu. Haliyle Türkiye’de bu kadar çok da kanser vakası yoktu.

Karadeniz’de nereye baksam sağım solum KANSER.

Fedai Çakır

17 Nisan 2017, İstanbul

Hayat bize; Bir UMUT, Bir UNUT olmasın.

moloz

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın halka sokağa çıkın darbeye engel olun çağrısı ile başlayan “Demokrasi nöbeti” ile verilmesi gereken mesaj yeterince verilmiştir.

Hasdal Askeri kışlasının önünden geçerken moloz kamyonları ve İETT otobüslerinin kışlanın kapısında hala duruyor olması da bir çok yazarın söylediği ve yazdığı gibi beni de rencide ediyor. Birincisi o araçlar tanka tüfeğe karşı gelebilecek araçlar değil ikincisi ise askere, “kışlanda dur bak halk olarak biz buna karşıyız” demenin yolu yöntemi olmaktan uzak.

Halk 15 temmuz akşamı canını ortaya koyarak askere “kışlanda dur bak halk olarak biz buna karşıyız” demiştir. Ondan sonra meydanlara ayrım yapmadan çıkıp meydanlarda Demokrasi nöbeti tutarak da askere “kışlanda dur bak halk olarak biz buna karşıyız” demiştir.

Gezi parkının yıkım kararı ile halkın masumane başlayan eylemi uzadıkça başka unsurların devreye girmesi ile o masumiyetini kaybetmiş ve yapılan algı yöntemi ile neredeyse terörist eylem olarak algılanmaya başlamıştır. Güzel başlayan şeyler tadında kaldığında güzelliğini korumaya devam etmektedir.

Demokrasi Nöbetlerinde o bütünleyici, birleştirici yönünü kaybetmeye başlamıştır. Halk normal yaşantısına, ticaretine, eğitimine, işine dönmek istemektedir. Bütün halka mal olan bu nöbetle artık bir partinin (AKP) mitingi, gövde gösterisi halini almıştır. 7 Ağustos Yeni kapı mitinginin yapılması da bunu tescillemiştir.

Diyebilirsiniz ki ne var bunda?

Elbette her parti miting yapabilmeli, meydanlara çıkabilmeli. Ancak bütün halka mal olan barış, hoşgörü ve bütünleyici yanı bulunan “Demokrasi nöbetleri” bu haliyle bırakılsaydı. Güç gösterisi değil de bütünleyici birleştirici hali ile kalabilseydi.

Kısaca tadında bırakılsaydı.

 

Gerçekten hale darbe tehlikesi var mı?

Televizyonlarda ki yorumcuların, tutuklananların çokluğuna, görevden uzaklaştırılanların binlerce insanı kapsamasına bakılırsa kökü kurumuş gibi. Acaba öyle mi?

Böylesine her yere atama yapan bir yapının belediye başkanlarını da atama yapmış olması olası. Daha seçilmiş insanlar olduğundan mıdır nedir bilinmez belediyelere el atılmadı. Unutmamak lazım belediyeler önemli bir güç.

Askerin üst komuta yapınsın aynı durması ve 15 Temmuz gecesi bu kademenin davranış şekilleri bir çok kişi tarafından şüpheli çelişki ile bakılmasını da unutmak lazım.

Tuğ general kademsinin neredeyse bu yapının içinde olduğunu düşünürsek hala ordunun içinde yapının olması da olası, sadece ordu değil emniyetin içinde de.

CNN Türk’e canlı yayına bağlanan ve halen bir mahkemenin başkanı olan hakimin yargı içinde hala 2000’e yakın hakim ve savcı var demesi de manidar.

Toplumun içinde bu yapılandırmaya sıcak bakan sempati ile bakan kalıntılarının da olduğu aşikardır.

Demokrasi nöbetlerini tadında bırakabiliriz, kışlaların önünden moloz kamyonlarını da kaldırabiliriz ama tedbiri de elden bırakmamak lazım.

15 Temmuz’un kayıpları çok oldu ama kazandırdığı daha da çok oldu. Uzun zamandır hasret kaldığımız birliktelik ruhuna sahibiz.  Bunu koruyabilirsek toplumsal barış, huzur bizlerle olur.

Bizlere lazım olan bir tutam UMUT idi. Bunu da elimizden almayın.

Hayat bize; Bir UMUT, Bir UNUT olmasın.

 

Fedai Çakır

1 Ağustos 2016, İstanbul