Etiket arşivi: adam kayırma

GÜVEN / GÜVENMEK / GÜVENEMEMEK

Yeni bir yıla adım attığımız şu günlerde yeni yılın kime neler getireceği yada kimlerden ne götüreceğini bilemiyoruz. Her yıl olduğu gibi yaşayabilenlerimiz bir sonra ki yıla girerken kendi dünyasında kendi iç hesaplaşmalarını yaparak ancak bunlara cevap verebilecek.

Çok değil biraz yaşı olanlar, bundan 20yıl öncelerini bile hatırlayanlar bilir ki yılbaşı demek bizler için bir çok şeyi ifade ederdi.

Geç saatlerde çıkacak dansözü beklemek ve saat gece tam 00.00’da yapılacak Milli Piyango çekilişini ellerde biletler televizyon karşısına çakılıp beklemek de bunlardan bir kaçıydı.

Aile büyükleri sadece kendine değil bütün aile bireylerine şans getirsin diye bir bilet alır hediye ederdi, tabi gizli bilet alıp da çekiliş saati ortaya çıkaranlar da olmuyor değildi elbet.

Yaşı genç olanlar daha çok hayallerin de evler, arabalar alır, anne abalarda genelde aman az da çıksa olur çocuklara bir ev birde düğün yaptım mı tamam derlerdi. Hayallerin için de bencillik çok az rastlanan şeylerdi.

Aman bana çıkarsa şu kadarını sana veririm, sana şunu alırım bunu alırım lafları en çok havada dolaşan sözlerdi. Bu sözlerin ne kadar samimi olduğunu görecek hiçbir ikramiye isabet etmedi benim çevremdeki insanlara ama bizler bu sözlerin her daim doğru, samimi olduğuna içten inandık.

Bu sene ben dahil etrafım da bir çok insanın Milli piyango bileti almadığını gördüm. Haliyle evlerde arkadaş çevrelerin de yukarıda olan muhabbetler ve samimi yılbaşı geceleri de olmuyordu. Yada bana öyle geliyordu.

Eskilerde koşa koşa bir bilet bayiine giderdik. Bilet bitmeden şans getireceğine inandığımız biletimize kavuşmak isteyen bizlerin her şeyden önce insanlara ve devletimize, devlet kurumlarına güvenlerimiz vardı.

Yıllarını heba edip canla başla çalışan çocukların sınav sonuçlarında yapılan hileler ile başladı beklide devlete ve devlet kurumlarına güvenmemek.

Koca koca adalet saraylarında adalet olmayışıyla, geciken yada hiç yerini bulmayan adalet duygumuzun sarsılmasıyla başladı devlete ve devlet kurumlarına güvenmemek.

Beklide başka nedenlerde vardı bu Devlete ve Devlet kurumlarına güvenmemede, geçmişten beri gelen siyasilerin bizlere attığı yalanların payı da büyüktü elbet, rüşvet ve adam kayırmaların olmasının da payı büyüktü elbet.

Ben Milli Piyango bileti almadım çünkü, her ne kadar açık seçik insanların gözlerini önünde de çekiliş yapsalarda içimin bir yerinde hep bir kuşku var Devlete ve Devlet kurumlarına karşı.. Acaba…. Diyerek başlayan.

Toplumsal barışa ihtiyaç duyarak girdiğimiz 2016 yılında en çok Güvene / Güvenmeye ihtiyacımız var. Birbirimize güvenmeye, devlete, devlet kurumlarına güvenmeye, siyasi seçilmişlere, valisine, polisine, eğitmenine güvenmeye ihtiyacımız var.

Yer altı edebiyatının Kralı olan yazar Charles Bukowski’nin bir sözü ile yazıyı bitirmek istiyorum. “Sana güvenmekte zorluk çekmemin tek sebebi, yalan söylemenin benim için ne kadar kolay hale geldiğini bilmem.”

 

Fedai Çakır

4 Ocak 2016, İstanbul

 

Milli Piyango çekiliş sonuçları

 

 

 

 

KÖTÜ OLANI NORMELLEŞTİRME, SIRADANLAŞTIRMA

Sevgili Dostlar üç haftadır yazamıyorum ve sizlerden uzak kaldım. Lakin yazamayış nedenim güzel bir neden di. Sokak Köpekleri Bal ile Betty sinema filminin çekimlerini Samsun’un Bafra ilçesin de tamamladım. Montaj, dublaj ve color gibi zorlu aşamaları aşabilirsem Şubat – Mart 2016’da vizyon da sizlerin izlemesi için perde de yerini alacağını umuyorum.

Yaklaşık bir ay bir hafta her şeyden uzak kaldım. Tek yaptığımız rollere çalışmak, çekimleri planlamak ve çekimleri gerçekleştirmekti. Televizyon yok, bilgisayar yok, teknoloji yok hayattan kopmuş bir hayat ve düzen içinde yaşamak.

Ruhumun tazelendiğini hissederek İstanbul’a döndüm ki, sahile vurmuş bebeğin fotoğrafı ile kendime geldim. Hayat benim için meğer durmuş yeniden kalp masajı ile hayata dönüş gibiydi. Ama Fotoğraflardan anlaşılacağı gibi yoğun bakımın içine düşmüş gibi oldum. Çocuklar için film çekmeye giden ben bir şeyler yapmanın mutluluğu ile geri dönüyorum ve yürekler acısı bir fotoğraf ile karşılaşıyorum. Bir kez daha anlıyorum ki dünya acımasız ve iyi insanların taşın altına biraz daha ellerini sokmaları gerekiyor ve sessiz kalmaması gerekiyor.

Çocuklar için, hayvanlar için, bitkiler için  bir yaşam alanı olmalı dünyada. Bu dünya’da her canlıya yaşam hakkı verilmeli ve ölümlerin sadece doğal yollarla olduğu bir dünya olmalı.

İçim acıdı demiyorum içim parçalandı.

Büyük şehirde yaşıyor iseniz çevrende çöpleri yerlere atanlara alışıyorsunuz, belediyeniz iyi çalışıyor ise bu çöpler bir şekilde toplanıyor ve gözlerden ırak yerlere gidiyor.

Yerlere çöp atmak elbette bir toplumun kültürü haline gelmiş ise belediyelerin yetmediği yerlerde bu başlı başına aşılması zor sorunlar haline geliyor. Daha önce “İNSAN OLAN” başlıklı makalemde yazmıştım Anadolu’nun dağları, gölleri ve şehirleri çöp dolu ve insanların çöpleri yere atmalı bir alışkanlık haline gelmiş.  Bu alışkanlığın cahilliğin önüne geçemez isek vahim sonuçlar doğuracağı kesin.

Merhum Turgut Özal’ın “benim memurum işini bilir” kelimelerinden sonra rüşvet yemek sıradanlaşmış, sonrasın da ise toplumda rüşvetçi, avantajı, menfaatçi tiplerin normal insanlar gibi yaşamasına alıştık. Bu insanların paraları var diye de itibar kazanmaları da bu gün  normal hale gelmiştir. Kötü olanları sıradanlaştırmak ve normalleştirmek bizlere sadece zarar verir fayda vermez.

Kısaca bizlerin son yıllarda kötü alışkanlıkları oluşuyor, başkalarının acılarını anlamayacak kadar kötüleştik, senin acın benim acım olmuş hayat.

Çöpleri atmayı normalleştirdik banene kim toplarsa toplasın olmuş hayat ve rüşvet, avanta, adam kayırma, normalleşmiş, parası olan namuslu, olmayan ise namusuz olduğu bir hayat olmuş hayat.

Fedai Çakır

6 Eylül 2015, İstanbul