Etiket arşivi: KÖTÜ

BEKAR AMA ÇOCUKLU KADINLAR

Ekonomin büyümesi, büyük şehirlerin artması ile daha çok belirginleşen “bekar ama çocuklu” kadınlar.

Avrupa’da yada Amerika’da olduğu gibi çocuk sahibi olma duygularını gidermek için çocuk sahibi olmuş kadınlar değil bunlar. Bunlar gönlünü bir erkeğe vermiş onunla iyi günde kötü günde bir yaşama EVET demiş kadınlar bunlar.

Ben diyeyim üç beş yıl siz deyin beş on yıl sonra evde başlayan çatırdamayla başlayan kavgalar geçimsizlikler en önemlisi geçinememe ile baş gösteren hayatı dar eden yaşanmazlıklar.
Her şeyi göze alıp EVET diyen bu kadınlar, kötü yaşam koşullarına, gördüğü kötü muameleye, çocuğu ile düşeceği kötü şartlara HAYIR deyip boşanan kadınlar.

Her birinin hikayesi ayrı, her birinin gözlerinde ayrı yaşanmışlıklar saklı, her birinin mücadelesi bambaşka ama hepsinin ortak özelliği kendi ayaklarımın üzerinde durum ve çocuğuma da bakar yetiştirim sevdası.

Bazıları eşinden şiddet görmüş, bazıları aşağılanmış, bazıları ise ekonomik şartların kötü oluşunun sebebi olarak görülmüş, bazılarının ise kadınlığına laf edilmiş hep suçlanan, itilen kakılan olmuş bu kadınlar.

Bir yudum sevgiden başka şey beklemeyen, çocuğunu yetiştireceği sıcak bir yuva diyen bu kadınlar, bekleneni veremeyen erkekten hiç çekinemeden eyvallah deyip hayata sıfırlayan kadınlar bunlar.

Özellikle yeni boşanmış kadınların gözlere bakıyorum, facede, sosyal medyada paylaştıkları fotoğraflarda o insanların gözlerine bakıyorum… Görecek olduğunuz: feri gitmiş gözler ve mutsuzluğu gözlerine yansımış, yaşamak için yaşayan insanlar topluluğu olmuş çoğu.

Kimse anlamamış ne büyük mücadele içinde yaşam savaşı verdiklerini, en çok da yakın çevresi belki de aile etrafı boşandı diye suçlu saymış kadını, daha da ileri gitmiş yardım edeceğine bu zor zamanlarda tam tersini yapmış yapayalnız bırakmış kadını.

Eli öpülesi, muhteşem kadınlar işte bunlar. Her şeye karşı dimdik duran birer abide gibiler, varım, yaşıyorum, kimseye de muhtaç olmadan yaşıyorum diyen kadınlar onlar.
“bekar ama çocuklu” kadınlar.
Fedai Çakır

30 Kasım 2015, İstanbul

 

KÖTÜ OLANI NORMELLEŞTİRME, SIRADANLAŞTIRMA

Sevgili Dostlar üç haftadır yazamıyorum ve sizlerden uzak kaldım. Lakin yazamayış nedenim güzel bir neden di. Sokak Köpekleri Bal ile Betty sinema filminin çekimlerini Samsun’un Bafra ilçesin de tamamladım. Montaj, dublaj ve color gibi zorlu aşamaları aşabilirsem Şubat – Mart 2016’da vizyon da sizlerin izlemesi için perde de yerini alacağını umuyorum.

Yaklaşık bir ay bir hafta her şeyden uzak kaldım. Tek yaptığımız rollere çalışmak, çekimleri planlamak ve çekimleri gerçekleştirmekti. Televizyon yok, bilgisayar yok, teknoloji yok hayattan kopmuş bir hayat ve düzen içinde yaşamak.

Ruhumun tazelendiğini hissederek İstanbul’a döndüm ki, sahile vurmuş bebeğin fotoğrafı ile kendime geldim. Hayat benim için meğer durmuş yeniden kalp masajı ile hayata dönüş gibiydi. Ama Fotoğraflardan anlaşılacağı gibi yoğun bakımın içine düşmüş gibi oldum. Çocuklar için film çekmeye giden ben bir şeyler yapmanın mutluluğu ile geri dönüyorum ve yürekler acısı bir fotoğraf ile karşılaşıyorum. Bir kez daha anlıyorum ki dünya acımasız ve iyi insanların taşın altına biraz daha ellerini sokmaları gerekiyor ve sessiz kalmaması gerekiyor.

Çocuklar için, hayvanlar için, bitkiler için  bir yaşam alanı olmalı dünyada. Bu dünya’da her canlıya yaşam hakkı verilmeli ve ölümlerin sadece doğal yollarla olduğu bir dünya olmalı.

İçim acıdı demiyorum içim parçalandı.

Büyük şehirde yaşıyor iseniz çevrende çöpleri yerlere atanlara alışıyorsunuz, belediyeniz iyi çalışıyor ise bu çöpler bir şekilde toplanıyor ve gözlerden ırak yerlere gidiyor.

Yerlere çöp atmak elbette bir toplumun kültürü haline gelmiş ise belediyelerin yetmediği yerlerde bu başlı başına aşılması zor sorunlar haline geliyor. Daha önce “İNSAN OLAN” başlıklı makalemde yazmıştım Anadolu’nun dağları, gölleri ve şehirleri çöp dolu ve insanların çöpleri yere atmalı bir alışkanlık haline gelmiş.  Bu alışkanlığın cahilliğin önüne geçemez isek vahim sonuçlar doğuracağı kesin.

Merhum Turgut Özal’ın “benim memurum işini bilir” kelimelerinden sonra rüşvet yemek sıradanlaşmış, sonrasın da ise toplumda rüşvetçi, avantajı, menfaatçi tiplerin normal insanlar gibi yaşamasına alıştık. Bu insanların paraları var diye de itibar kazanmaları da bu gün  normal hale gelmiştir. Kötü olanları sıradanlaştırmak ve normalleştirmek bizlere sadece zarar verir fayda vermez.

Kısaca bizlerin son yıllarda kötü alışkanlıkları oluşuyor, başkalarının acılarını anlamayacak kadar kötüleştik, senin acın benim acım olmuş hayat.

Çöpleri atmayı normalleştirdik banene kim toplarsa toplasın olmuş hayat ve rüşvet, avanta, adam kayırma, normalleşmiş, parası olan namuslu, olmayan ise namusuz olduğu bir hayat olmuş hayat.

Fedai Çakır

6 Eylül 2015, İstanbul