Etiket arşivi: din

SENİN DİN ADAMIN BENİM DİN ADAMIM

Senin siyasetçin benim siyasetçin ayrımına alışık bir toplumuz. Ama senin profesörün benim profesörüm anlayışı da nereden çıktı.

Siyasilerin azgından çıkan kelimelerin belli bir süre sonra zamanın değişmesi ve güncellikle değiştiğini biliriz ve kanıksamış durumdayız. Bu gün çıkıp meydanlara, basının önüne başka bir siyasetçinin hakkında ağza alınmayacak şeyler söyleyen iki siyasetçinin belli bir süre sonra kol kola girip hiçbir şey yokmuş gibi davranmasına alışık mıyız evet alışığız. Örnekleri bol miktarda Türk siyasi tarihinde mevcut.

Bir profesör olmuş akademik insanların ağızlarından çıkanlara inanmak ve hemen hemen doğru kabul etmek dünyada genel olağan durumdur. Çünkü bu akademik insanlar araştırır ve doğruya yakın görüşlerini kamu önünde açıklarlar. Bu dünyada da böyledir bizim ülkemizde de. En azından geçmiş yakına kadar bizim ülkemizde de böyleydi.

Bu aralar sosyal medyada sık sık rastladığım bir söylemi sizlerle paylaşmak isterim. Şöyle diyor;

“Tanrı kurban yerine İbrahim’e fidan gönderip “bunu benim için dik” deseydi yeryüzü bugün cennete dönerdi…”

Bu söylem dini inançları kuvvetli insanlar için bir hakaret, ateist insanların söylemi diye algılanıyor olabilir. Hatta bu paylaşımların altında toplum arasında şiddetli din üzerinden yapılan tartışmaları görmek mümkün. Bu tartışmaların hakarete, tehditlere varacak kadar ileri götürenleri de okudum.

Bu ve buna benzer söylemlere birde ülkemizin okumuş profesörlerinin de açıklamalarını okuyunca kurban ve hayvanların kesimi ile ilgili gerçekten toplumun zihninin karıştığı da bir gerçek.

İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, Kurban Bayramı ile ilgili çok konuşulacak bir yazı kaleme almış. Bu yazısın da  Kurbanın yanlış anlaşıldığını savunan ve hayvanların boşa kesildiğini belirten Eliaçık, “Bunun İslam öncesi bir kültürün devamı olduğunu” anlatıyor. (1)

İslam Hukuk Profesörü Hüseyin Hatemi “bu gün Hacc mevsimi sırasında dahi, kuzu kasabı olmak ibadet değildir mutlak günahtır ve yaşlı hayvan kesimine de gerek kalmamıştır. Allah, kan değil, sevgi istediğini, Hacc Suresi’nde açıkça beyan etmektedir.” (2)

“kurban” adıyla kesilen hayvanların ne eti, ne de kanının Allah”a erişmeyeceğini buyurmuyor mu? (Hacc Suresi, 22/37)

Yine İslam Hukuk Profesörü Hüseyin Hatemi’ye ait olduğu söylenen ama kaynağından emin olamadığım şu sözler ilgi çekici ve haklık payı yüksek;

“Her aile için aylık mutfak masrafının üçte birinin yoksullara aktarılması, kurban demektir. Bu günkü kurban uygulaması ise gaddarlık ve pisboğazlık tezahürüdür. Yahut da: Kısa süreli et tüketim kooperatifleri kurulmasından ibaret olup, ibadetle alakası yoktur.”

Bu yazımı okuyan insanlar elbette beni de eleştirecekler, elbette Eliaçık ve Hatemi Profesörlerin karşı görüşünde olan hocaların da görüşlerini yazacaklar. Onlarda bak bu Profesörde böyle diyor diyecekler. Elbette desinler de ama ben şuna anlam verememekteyim.

Akademik ve araştırmalarla konuşan bu profesörlerin hiç mi haklılık payı yok. Hadislerle değil de ayetlerle açıklamalar yapan bu hocaların hiç mi? Doğruluk payı yok.

Bu soruların cevabını Diyanet işlerinin araştırmalar yaptırıp cevaplaması gerekmektedir. Yoksa bu güne kadar kurban adı altın da günahkar mı? Oluyoruz.

Her bakış açısından da, günahı toplumu yanıltanların o zaman.

Sanırım toplum da senin siyasetçin, benim siyasetçimden sonra senin din adamın benim din adamım ayrımı da olmuş.

İlk ayet: OKU

 

Fedai Çakır

23 Eylül 2015, İstanbul

 

 

 

 

 

 

 

BİR KİŞİ DE OKUSA ÖNEMLİDİR EVLAT

Zaman zaman bunalıp da bu şehirden kaçsam gitsem dediğiniz elbette olmuştur. Çok daha bunalınca bu ülkeyi terk etsem mi? dediğiniz de olmuştur. Sizin olmadıysa da benim olmuştur.

Nedir yaşadığımız bu şehirden yada ülkeden gitsem dedirten duygular.

  • Ekonomik sebepler,
  • Hayat pahalılığı,
  • Ülkenin politik durumları,
  • Bir arada yaşadığın insanların davranış ve hareket şekilleri.

Bu şehirden gitmeme neden olan duygularımın başında en çok da “Bir arada yaşadığın insanların davranış ve hareket şekilleri.” Etken oluyor. İkinci neden ise hayatın pahalı olması. Lakin iş konusundan bağımlı olduğum şehrimi terk edemiyorum tabi.

Ama zaman zaman öyle hey heylerim geliyor ki bütün gemileri yakıp gidesim geliyor bu ülkeden. Ülkeden evet şehir değiştirmek beni rahatlatmayacak hal alıyor.

Yaşadığımız alanı şekillendiren biz insanlarız. Öncelikle yaşadığımız evimiz de başlar şekillendirme. O evde yetişen çocuklar sokağa çıkıp mahallenizi şekillendirir, sonrasında ise şehri şekillendirmeye ve son olarak da ülkemizi şekillendiririz.

Yani kısaca yaşamın da ülkenin  de temelini insan oluşturuyor, bu da insan davranışlarından ibaret.

Bu ülkeden girmeme en çok da tabi ki bir arada yaşadığım toplumda ki insanların davranış şekilleri ve siyasi otorite etken oluyor.

Peki nedir beni bu kadar rahatsız eden ve doğup büyüdüğüm, köklerimin olduğu bu ülkeyi terk ettirecek kadar olan nedenler?.

  • Hoşgörüsünü kaybetmiş bir insanlar sürüsü,
  • Adalet olmayışı,
  • Kutuplaşmaların artması ve öteleştirmeler,
  • Para kazanmanın her manevi ve ahlaki duygudan önce gelişini düşünen insanlar,
  • Maddiyatçı ve ahlaki değerlerini yitirmiş insanlar,
  • Kendinden başka hiçbir canlıya yaşam hakkı vermeyen toplumsal yapının çoğunluğu,
  • Tarihi çevreye, doğal çevreyi korumayan ve talan eden anlayış,
  • Sanatı, edebiyatı, Tiyatroyu önemsemeyen olmasa da olur diyenler,
  • Okumayı red eden sadece televizyon ağız ile sürekli yorum yapıp konuşan çok bilmiş insanlar,
  • Sürekli din odaklı konuşup hayatın sadece din ve çevresinde olduğunu düşünen ama yeterince din’i bilgisi olmayan insanlar,
  • …… saymakla bitmeyen bir çok neden

Peki gidebiliyor muyum bu ülkeden elbette hayır.

Üniversitede okuyan oğlum baba ben yurt dışına gidip yerleşmek istiyorum dediğin de bu yazdıklarım aklıma gelmişti nasıl cevap vermeliydim. Hem kendime hem de oğluma bir cevap bulmalıydım gitmemek için bu toprakları terk etmemek için bir sağlam bir neden var mıydı?.

Gitmek çözüm değil oğul, çeker gidersin gittiğin yerde mutlu olursun yada olmasın ama gitmemelisin. Bu topraklar bizim topraklarımız, bizim yurdumuz, bu insanlar da bizim insanlarımız. Mücadele edeceğiz oğul cahilliklerle de mücadele edeceğiz, bizleri ayrıştırıp/kutuplaştırıp her birimizi bir tarafa atmaya dağıtmaya çalışana anlayışlarla da mücadele edeceğiz.

Sen gidersen, o giderse, bu giderse  bir gün geri dönmek istediğimiz de ana vatanı bulamayız evlat. Hem unutma ki yaşadığımız yeri cennete çeviren de biz insanlarız cehenneme de döndüren biz insanlarız.

“Mücadele edecek alan mı bıraktılar baba, nasıl mücadele edelim baba”

Azına çoğuna bakma, elinden geleni yap az yada çok fark etmez evlat. Benim de çok yapabileceğim bir şey yok elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum evlat.

“sen diyorsun baba okuyan mı var?”

Bir kişi de okusa önemlidir evlat.

 

Fedai Çakır

13 Nisan 2015, İstanbul

Reading_newspaper