Etiket arşivi: adalet

NE YAZACAĞIM?

Yazı yazma süreci bazen çok sancılı olabiliyor, yazacak konuya adapte olmak sonrada o konuyu akıcı bir dil ile satırlara aktarmak mümkün olmayabiliyor. Mal mal ekrana bakıp ne yazsam bu hafta dediğim günler çok oluyor.

Bazen siyasetin yapmış olduğu yıpratıcı etki karşısında, çökmüş, umutsuz ruhları yazayım diyorum, yazmaya başladığım da ise yazamıyorum. Nedeni genelde ben dahil siyasi konulardan gına gelmiş olmamız oluyor.

Bu hafta da yazmak istemiyorum; Nedeni mi?

  • Doğu Türkistan da Çin’in yaptığı soy kırım ve zulüm görüntülerini izledikçe bireysel bir şey yapamıyor olmaktan dolayı yaşadığım çaresizlik ve Türkiye’nin sessizliğini anlayamamış olmamım verdiği üzüntüden dolayı yazmak istemiyorum.
  • Başta Irak, Suriye ve Ortadoğu topraklarında yaşanan kanlı çatışmaların verdiği masumların ve halkların çektiği zulüm’e dünyanın seyirci kalmasını anlayamamanın verdiği üzüntüden dolayı yazamıyorum.
  • Edirne de bir bekçi köpeğini pompalı tüfek ile vuran vahşi insanın savcılık tarafından serbest bırakılmasını anlayamamanın verdiği üzüntü yüzünden yazamıyorum.
  • Bizleri koruması düzeni sağlaması gereken bir mesleğe ait İzmir Çiğli de komiser yardımcınsın soğuk kanlılıkla bir köpeği tabancası ile vurmasının nedenini anlayamamanın verdiği üzüntü yüzünden yazamıyorum.
  • Tecavüz edilip vahşice öldürülen Özgecan’ların ve Cansu’ların yaşadıkları bu topraklarda ki erkekleri anlayamamanın verdiği üzüntü yüzünden yazamıyorum.
  • Daha nice kadına yaşatılan şiddetin nedenini anlayamamanın verdiği üzüntü yüzünden yazamıyorum.
  • Adalet denen olgunun sadece bir kadın ismi olduğunu düşünüp Vefa’nın da bir semt adı olduğunu anladığımdan yazamıyorum.
  • 6 yaşında eğitim adına yarışa başlatılan çocukların, yetişkin birer olduğu halde neden eğitim adı altında Gazi at koşusuna yetişen at gibi yetiştirildiğini anlamamadığımdan yazamıyorum.
  • Üç beş kuruş fazla harcama yapmamak için işçilerin hayatını hiçe sayan şirketlerin neden insan hayatına önem vermediklerini anlayamadığımdan yazamıyorum.

Niçin yazamadığımı, yazmaya kalmak, yazabileceğim en uzun yazı olacak gibi. Psikolojisi bozulmuş bir toplumun psikolojisi bozuk yazarlardan mı oldum.

Tek tesellim, hayallerim… Hayallerim ve umutlarım yaşamak için her daim bir neden sunuyor bana.

Hayallerime inanan, hayal ortağı lazım bana… Dünyanın kötü insanlarını unutturacak.

 

Fedai Çakır

29 Haziran 2015, İstanbul

polis_kopek_cinayet

 

 

 

 

HER İNSANA İKİNCİ BİR ŞANS VERİLMELİ Mİ?

Önümüzde seçimler var ve yine vatandaş takım tutar gibi parti tutup ülkenin kaderini aman benim takımın yensinde 1-0 olsun benim takımım olsun mantığı ile oy kullanmaya gidecek.

seçim2

“ben fikirlerimin değil fikirler benimdir”

Bırakın artık bir şeyler sizin sahibiniz olmasın siz bir şeylerin sahibi olun, düşüncelerinizle, fikirlerinizle, taviz vermeksizin namustan ahlaktan bir şeyleri değiştirin artık. Gelecek çocuklarımızın unutmayalım.

Siyaset yapmadan, parti gözetmeden bu güzel ülkem de olması gerekenleri sıralamaya çalışacağım, belki unuttuklarım da olacaktır artık onları da siz ekleyin lütfen.

Benim hayalimde olması gereken Türkiye’m:

  • Seyahat özgürlüğümüz olmalı ve bunun önünde engel olan petrol fiyatlarını düşürmek gerekiyor. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı. Toplu taşıma ücretleri 50 kuruşu aşmamalı. Unutmamalı devletin amacı halkı işine, evine, okuluna vs ulaştırmakla mükelleftir. Otobüslerin tamir ve yenileme masraflarını karşılayacak kadar bir ücret almalı yani ticaret yapmamalı. İnsanların mecburen bindiği toplu ulaşımdan devlet ticaret yapmamalı.
  • Taşeron işçi çalıştırılmasına son verilmeli. Her çalışan ihaleyi başka bir şirket kazanınca işini kaybetme korkusu ile yaşamamalı, aynı işi başka işverende (yada devlette) çalışanın yarısı bir maaş ile çalışmamalı, sosyal haklarını, sendikalaşma haklarını elerinden almamalı. Fakat çöplerin toplanamayıp da taşeron işçi çalıştıran belediyeler de olduğu gibi yönetim zaaflarının da önüne geçilmeli. Başta belediye ve devlet dairelerine kolay işçi alımın yolu açılmalı siyasi kadrolaşmalardan da uzak durarak tabi.
  • Emeklilik yaşının en az bir 5 yıl daha erken yaşa çekilmeli ve insanların emekli olduğun da biraz rahat yaşamalarının önü açılmalı, günümüzde emekli olanların çoğunun hastane kapılarında sağlık sorunları ile uğraştığını hepimiz şahit oluyoruz. Çağdaş ülkelerin emeklileri dünya turuna çıkarken bizim emeklimiz bir şehirden diğer şehirdeki torunlarına gidecek parayı bulamıyor. Emekli maaşlarının yüksek olmasının önü açılmalı.
  • Eğitim sisteminden siyasi ellerin hemen geri çekilmesi ve mümkünse siyasilerin veli olarak bile okullara adım atmasının önü kesilmeli. Eğitim kaliteli, hedefe yönelik olmalı, örgencinin çok zamanının yok olmasının önüne geçilmeli, örgenciye okul dışında sosyal yaşam için zaman kalmalı bunun için eğitim sürelerinin daha az ama yeterli olması sağlanmalı. Mezun olunan bölümlerin direkt iş bulmaya yönelik olmalı mezunları kurs, sertifika ve sınavlara sokmanın olmamsı gerekmektedir.
  • Tarım, hayvancılık için gerekli yatırımların önü açılmalı, gerekirse devlet kamulaştırma ile yeniden mera alanlarını oluşturmalı, hızla tarım alanlarına yapılan yapılaşmanın önüne geçilmeli, kendi kendine yeten ülke durumuna yeniden geri dönülmeli.
  • Adalet sisteminde yıllardır olan adaletsizliğin önüne geçilmeli. Adaletsizlik duygusu toplumun huzurunu, devletine güveni yok etmektedir. İnsanlar kendi adaleti kendi arar olmamalı.
  • Konut, barınma özellikle büyük şehirlerde büyük sıkıntı olmaya devam ediyor ve aileler kazançların neredeyse 1/3 ünü kira için harcıyor. Birden fazla evi olanların ve bu kişilerin konut almalarının önüne ağır yaptırımlar olmalı, vergilerle ağırlaştırılmalı. Konut ihtiyaç için alınmalı yatırım olma durumundan çıkarılmalı. İnsanların en büyük kaygısıdır; barınamamak, açık da kalmak yada sağlıksız koşullarda aileleri ile yaşatmak.
  • Su, elektrik, yakıt (doğalgaz, kömür vs) bunlar insanların yaşamak için mecbur oldukları olmazsa olamazlarıdır. Devletin bu giderlerden mümkünse hiç para almamalı yada almak zorunda ise vergi yada özel sektör kazazsın diye hizmet bedeli almamalı. Bunlar vatandaşın en doğal hakları olmalı.
  • Eğitim tamamen ücretsiz olmalı, ilk öğretimden tutun da üniversiteye kadar tüm eğitim eşit şekilde tüm gençlere, çocuklara verilmeli. Okullar arasında ki kalite farkının yok olması gerekmektedir. Her örgenci kendine yakın okulda aynı kalitede eğitimi almalıdır. Servis ve yolda geçen zamanı örgencinin sosyal yaşamı, kitap okuması, arkadaşlarına ve ailelerine kalmalıdır.
  • Askari ücretle çalışan yada vasıfsız dediğimiz insanların üzerinden gelir vergisi vs gibi vergiler alınmamalı, bu insanlar daha hızlı, çabuk iş bulması için bunların gerekirse sigorta gibi bedelleri devlet tarafından karşılanmalı. Böylece daha hızlı iş imkanları olacaktır aç ve açık da kalmayacaklardır.
  • Devlet içinde müdürlük, makam saltanıta son verilmeli, devlet en büyük tasarrufu yapmalı, yerli malzeme, yerli araç kullanımı teşvik edilmeli, özel ayrıcalıklı statüler kaldırılmalı.
  • Küçük esnaf’tan hiçbir vergi alınmamalı, zaten satışlarından kdv vs adı altında alınıyor. Stopaj, gelir vergisi adı altında vergiler alınmamalı. Böylece esnafın daha hızlı yaşamasına büyük kurumlar altında ezilip dükkanının kapatmasının hatta kapattıktan sonra ise vergi borçları ile cebelleşmesinin önüne geçilmeli.
  • 12 Eylül ihtilallinden sonra asker sorgusu nerden buldun demeden silahları halktan toplamıştı, yine toplum barışı için genel af çıkarılmalı. Soru sorulmadan silahların teslim edilmesi sağlanmalı. Fakat bunu yapmadan öncede bu aftan sonra ağır cezaların yasalarının da çıkması lazım. Yani aftan sonra tekrarlayanlara ağır cezalar olmalı. Yaralar sarılmalı.
  • Vergi, elektrik, su vs aklınıza gelen tüm borçların silinip hayatın yeniden başlanmasını sağlanmalı. Batmış zor durumda olan her insana yeni bir şans verilmeli.

Ülke olarak her şeyde sıfırdan başlamalı, açılarımız, yaralarımız sarılmalı. Her alanda her insana yeni ikinci bir şans verilmeli/vermeliyiz.

Sayfalar yetse; o kadar çok yazılacaklar var ki, bu kadarını bile yapabilsek Türkiye’m de her şey daha güzel olacak…

 

 

Fedai Çakır

19 Nisan 2015, İstanbul

BİR KİŞİ DE OKUSA ÖNEMLİDİR EVLAT

Zaman zaman bunalıp da bu şehirden kaçsam gitsem dediğiniz elbette olmuştur. Çok daha bunalınca bu ülkeyi terk etsem mi? dediğiniz de olmuştur. Sizin olmadıysa da benim olmuştur.

Nedir yaşadığımız bu şehirden yada ülkeden gitsem dedirten duygular.

  • Ekonomik sebepler,
  • Hayat pahalılığı,
  • Ülkenin politik durumları,
  • Bir arada yaşadığın insanların davranış ve hareket şekilleri.

Bu şehirden gitmeme neden olan duygularımın başında en çok da “Bir arada yaşadığın insanların davranış ve hareket şekilleri.” Etken oluyor. İkinci neden ise hayatın pahalı olması. Lakin iş konusundan bağımlı olduğum şehrimi terk edemiyorum tabi.

Ama zaman zaman öyle hey heylerim geliyor ki bütün gemileri yakıp gidesim geliyor bu ülkeden. Ülkeden evet şehir değiştirmek beni rahatlatmayacak hal alıyor.

Yaşadığımız alanı şekillendiren biz insanlarız. Öncelikle yaşadığımız evimiz de başlar şekillendirme. O evde yetişen çocuklar sokağa çıkıp mahallenizi şekillendirir, sonrasında ise şehri şekillendirmeye ve son olarak da ülkemizi şekillendiririz.

Yani kısaca yaşamın da ülkenin  de temelini insan oluşturuyor, bu da insan davranışlarından ibaret.

Bu ülkeden girmeme en çok da tabi ki bir arada yaşadığım toplumda ki insanların davranış şekilleri ve siyasi otorite etken oluyor.

Peki nedir beni bu kadar rahatsız eden ve doğup büyüdüğüm, köklerimin olduğu bu ülkeyi terk ettirecek kadar olan nedenler?.

  • Hoşgörüsünü kaybetmiş bir insanlar sürüsü,
  • Adalet olmayışı,
  • Kutuplaşmaların artması ve öteleştirmeler,
  • Para kazanmanın her manevi ve ahlaki duygudan önce gelişini düşünen insanlar,
  • Maddiyatçı ve ahlaki değerlerini yitirmiş insanlar,
  • Kendinden başka hiçbir canlıya yaşam hakkı vermeyen toplumsal yapının çoğunluğu,
  • Tarihi çevreye, doğal çevreyi korumayan ve talan eden anlayış,
  • Sanatı, edebiyatı, Tiyatroyu önemsemeyen olmasa da olur diyenler,
  • Okumayı red eden sadece televizyon ağız ile sürekli yorum yapıp konuşan çok bilmiş insanlar,
  • Sürekli din odaklı konuşup hayatın sadece din ve çevresinde olduğunu düşünen ama yeterince din’i bilgisi olmayan insanlar,
  • …… saymakla bitmeyen bir çok neden

Peki gidebiliyor muyum bu ülkeden elbette hayır.

Üniversitede okuyan oğlum baba ben yurt dışına gidip yerleşmek istiyorum dediğin de bu yazdıklarım aklıma gelmişti nasıl cevap vermeliydim. Hem kendime hem de oğluma bir cevap bulmalıydım gitmemek için bu toprakları terk etmemek için bir sağlam bir neden var mıydı?.

Gitmek çözüm değil oğul, çeker gidersin gittiğin yerde mutlu olursun yada olmasın ama gitmemelisin. Bu topraklar bizim topraklarımız, bizim yurdumuz, bu insanlar da bizim insanlarımız. Mücadele edeceğiz oğul cahilliklerle de mücadele edeceğiz, bizleri ayrıştırıp/kutuplaştırıp her birimizi bir tarafa atmaya dağıtmaya çalışana anlayışlarla da mücadele edeceğiz.

Sen gidersen, o giderse, bu giderse  bir gün geri dönmek istediğimiz de ana vatanı bulamayız evlat. Hem unutma ki yaşadığımız yeri cennete çeviren de biz insanlarız cehenneme de döndüren biz insanlarız.

“Mücadele edecek alan mı bıraktılar baba, nasıl mücadele edelim baba”

Azına çoğuna bakma, elinden geleni yap az yada çok fark etmez evlat. Benim de çok yapabileceğim bir şey yok elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum evlat.

“sen diyorsun baba okuyan mı var?”

Bir kişi de okusa önemlidir evlat.

 

Fedai Çakır

13 Nisan 2015, İstanbul

Reading_newspaper

 

ADALETİN BU MU? DÜNYA

Rahmeti İsmet İnönü’nün bir sözü vardır “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur”

Son zamanlar da bu sözü çok düşünür oldum. Malum Ak Saray faaliyete geçiyor ve binlerce odası ihtişamı ile dünyada da adın söz ettiriyor.

Ne kadar paraya mal olduğu sır gibi saklanan Ak Saray’ın en ilginç yanı ise yapılışı mahkeme durdurma kararına rağmen yapılıp bitirilmesidir.

Söz konusu devlet yada bir takım çevreler olunca Türkiye’de kanunlar, mahkeme kararlarının hiçe sayıldığı bir çok örnek vardır. Ak Saray da tarihteki yerini bu şekilde anılarak almış bulunuyor.

Hukuku hiçe sayarak yapılıp bitirilen Ak Saray’a ise Türkiye Cumhurbaşkanı sahip çıkıp yerleşmeye karar vermiştir. Hayırlı olsun demekten başka elimizden ne gelir ki.

Hukuku hiç’e sayarak yapılan binaya yerleşen bir Cumhurbaşkanı düşünün ve bu Cumhurbaşkanının yolda yürürken bir kafe de oturan vatandaş’a hukuktan, kanundan bahsederek ceza kestirilmesini istemesini düşünün.

Elbette yasağa rağmen bir eylem için de olan biri için yasal uygulama isteriz ve uygulansın da deriz. Ama kanunlar tek taraflı uygulanmasın. Elbette sokakta ki simitçi içinde uygulansın, Meclisteki Milletvekili için de, Kapalı alan da sigara için de uygulansın, terbiyesiz adam diyen Cumhurbaşkanı için de uygulansın…

Hz. Ömer’in adaleti gibi olsun adalet, adaletin kılıç’ı her kesim’e eşit vursun.

Sen kanunları hiç’e sayacaksın sonra en ufak şeyde kanun var diyeceksin. Oh ne ala.

Nasıl Ak Saray’ın yapılışı mahkeme kararlarına karşı kanunları hiçe saymaksa, kapalı alan da sigara içmekte kanunlara hiç’e saymaktır. Nasıl bir Cumhurbaşkanı kanunları hiç’e sayana müdahale hakkı var ise, vatandaşında cezayı ödeyip kanunları çiğneme hakkı var lakin hiçbir seçilmişin vatandaşa terbiyesiz adam deme hakkı yok.

Bizim kültürümüz de büyüklerin yanında sigara içilmez, ayıptır, saygısızlık olarak algılanmasını Cumhur’un başı olarak yanında sigara içilmez olarak algılayacak olan bir %50’lik vatandaş neznin de sayın Cumhurbaşkanı prim yapmıştır. Lakin bir o kadar da diğer kesiminde de tersi olmuştur.

Son söz olarak şunu diyebilirim ki Adalet bir gün herkese lazım olacaktır.

Fedai Çakır
3 Kasım 2014, İstanbul