Etiket arşivi: para

KIT KANAAT HAYAT

KİRAZ

Ne zaman param cebimde azalsa, kısaca zaruri ihtiyaçlarım dışında paramı harcamamam gerektiği zamanlar da manava girmemeliyim, bütün meyveleri canım çekiyor.

Alamıyorum.

Bir tatlıcıya yada pastahaneye de girmemeliyim, canım bütün tatlıları pastaları çekiyor.

Alamıyorum.

Ya sürekli içmeyen ben, o gece illa bira içesim gelir ki anlatılmaz bir istektir, görsen sanırsın sürekli içen alkoliğin teki. Halbu ki ayda yılda bir iki bira içen ben bira alamıyorum.

Sorarım kendime acaba böyle olan bir tek  ben miyim?

Yemeden yediren giymeden giydiren anneler, babalar gelir aklıma. Öyle fedakar bir anne ve babanın çocuğu olarak gelir aklıma ve dalarım uzaklarda bir yerlere.

Mustafa Balel’in “Kiraz Küpeler” isimli kitabı da gelir aklıma. Kitap’a adını veren hikayede “ Baba, anne çocuklarını hastaneden getirmektedir,  manavın önünden geçerken yeni çıkmış kirazları gören çocuk kiraz ister. Babanın parası yok kadar azdır ama çocuk ısrar edince dayanamaz manava bir avuç kiraz vermesini söyler.” Parası ancak o kadarına yetmektedir.

Kitapta ki hikayenin geçtiği tarihlerde marketler yoktur, yani istedin kadarını poşete koyup tarttıramaz insanlar. Manav babanın isteğini görmezden gelir, ilgilenmez bile, başka müşterileriyle ilgilenir ama babaya bir avuç kirazı tartıp vermez.

Yolda bulduğum karpuz kabuğunu kemirirken bulmuş bir gün beni babam, o gün bu gün işçi maaşıyla karpuzun çıktığı ilk gün bizim eve karpuz alınırdı babam tarafından. Bu hikayeden mi? Olsa gerek Balel’in bu öyküsü beni içten yaralamıştı.

Kıt kanaat yaşamların çocukları olarak dünyaya gelmiş, zaman zaman bolluğu da yakalasak kıt kanaat yaşamak içimize yer etmiş.

Yine öyle bir günlerden bir gün, cebim de bir avuç kiraz alacak kadar param, kıt kanaat geçinip gidiyoruz işte.

Hikaye de çocuğuna bir avuç kiraz almak isteyen namuslu bir emekçi babadır, kıt kanaat yaşamın da namuslu, alın teri ile yaşayan bir baba.

Kıt kanaat doğup, kıt kanaat büyüdük, kıt kanaat yaşayıp öleceğiz, alın teri, namusumuzla.

 

Fedai Çakır

22 Mayıs 2015, İstanbul

 

 

BİR KİŞİ DE OKUSA ÖNEMLİDİR EVLAT

Zaman zaman bunalıp da bu şehirden kaçsam gitsem dediğiniz elbette olmuştur. Çok daha bunalınca bu ülkeyi terk etsem mi? dediğiniz de olmuştur. Sizin olmadıysa da benim olmuştur.

Nedir yaşadığımız bu şehirden yada ülkeden gitsem dedirten duygular.

  • Ekonomik sebepler,
  • Hayat pahalılığı,
  • Ülkenin politik durumları,
  • Bir arada yaşadığın insanların davranış ve hareket şekilleri.

Bu şehirden gitmeme neden olan duygularımın başında en çok da “Bir arada yaşadığın insanların davranış ve hareket şekilleri.” Etken oluyor. İkinci neden ise hayatın pahalı olması. Lakin iş konusundan bağımlı olduğum şehrimi terk edemiyorum tabi.

Ama zaman zaman öyle hey heylerim geliyor ki bütün gemileri yakıp gidesim geliyor bu ülkeden. Ülkeden evet şehir değiştirmek beni rahatlatmayacak hal alıyor.

Yaşadığımız alanı şekillendiren biz insanlarız. Öncelikle yaşadığımız evimiz de başlar şekillendirme. O evde yetişen çocuklar sokağa çıkıp mahallenizi şekillendirir, sonrasında ise şehri şekillendirmeye ve son olarak da ülkemizi şekillendiririz.

Yani kısaca yaşamın da ülkenin  de temelini insan oluşturuyor, bu da insan davranışlarından ibaret.

Bu ülkeden girmeme en çok da tabi ki bir arada yaşadığım toplumda ki insanların davranış şekilleri ve siyasi otorite etken oluyor.

Peki nedir beni bu kadar rahatsız eden ve doğup büyüdüğüm, köklerimin olduğu bu ülkeyi terk ettirecek kadar olan nedenler?.

  • Hoşgörüsünü kaybetmiş bir insanlar sürüsü,
  • Adalet olmayışı,
  • Kutuplaşmaların artması ve öteleştirmeler,
  • Para kazanmanın her manevi ve ahlaki duygudan önce gelişini düşünen insanlar,
  • Maddiyatçı ve ahlaki değerlerini yitirmiş insanlar,
  • Kendinden başka hiçbir canlıya yaşam hakkı vermeyen toplumsal yapının çoğunluğu,
  • Tarihi çevreye, doğal çevreyi korumayan ve talan eden anlayış,
  • Sanatı, edebiyatı, Tiyatroyu önemsemeyen olmasa da olur diyenler,
  • Okumayı red eden sadece televizyon ağız ile sürekli yorum yapıp konuşan çok bilmiş insanlar,
  • Sürekli din odaklı konuşup hayatın sadece din ve çevresinde olduğunu düşünen ama yeterince din’i bilgisi olmayan insanlar,
  • …… saymakla bitmeyen bir çok neden

Peki gidebiliyor muyum bu ülkeden elbette hayır.

Üniversitede okuyan oğlum baba ben yurt dışına gidip yerleşmek istiyorum dediğin de bu yazdıklarım aklıma gelmişti nasıl cevap vermeliydim. Hem kendime hem de oğluma bir cevap bulmalıydım gitmemek için bu toprakları terk etmemek için bir sağlam bir neden var mıydı?.

Gitmek çözüm değil oğul, çeker gidersin gittiğin yerde mutlu olursun yada olmasın ama gitmemelisin. Bu topraklar bizim topraklarımız, bizim yurdumuz, bu insanlar da bizim insanlarımız. Mücadele edeceğiz oğul cahilliklerle de mücadele edeceğiz, bizleri ayrıştırıp/kutuplaştırıp her birimizi bir tarafa atmaya dağıtmaya çalışana anlayışlarla da mücadele edeceğiz.

Sen gidersen, o giderse, bu giderse  bir gün geri dönmek istediğimiz de ana vatanı bulamayız evlat. Hem unutma ki yaşadığımız yeri cennete çeviren de biz insanlarız cehenneme de döndüren biz insanlarız.

“Mücadele edecek alan mı bıraktılar baba, nasıl mücadele edelim baba”

Azına çoğuna bakma, elinden geleni yap az yada çok fark etmez evlat. Benim de çok yapabileceğim bir şey yok elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum evlat.

“sen diyorsun baba okuyan mı var?”

Bir kişi de okusa önemlidir evlat.

 

Fedai Çakır

13 Nisan 2015, İstanbul

Reading_newspaper

 

Sanat Kim İçin Yapılır ?

Yıllardır basılı ve görsel medyada sanat ile duyduğumuz haberler genelde birbirine benziyor. Neydi bunlar;
Sanata ve sanatçıya verilen değer,
Boş tiyatro salonları, dolmayan koltuklar vs…
Ben bugün bununla ilgili birkaç şey yazmak istiyorum.
Şimdi olaya tersten bakmaya çalışacağım.
Dört kişilik bir ailemiz olsun, ve bu ailemiz sanatı ve sanatçıyı çok seven özellikle tiyatro aşığı bir aile olsun. Bu aileyle birlikte hafta sonu aktivitesi düzenleyelim ve bir tiyatro oyununa gitmeye çalışalım. Bakalım günün sonunda bunu başarabilecekmiyiz.
Baba hafta sonu için tiyatro oyunlarına göz atar ve her yaşın anlayabileceği ve zevk alabileceği bir oyun seçmeye çalışır. Sanatçılarımız tarafından da sürekli dolmayan salonlar röportajları aklında kaldığı için de bu işi gayet rahat bir şekilde yapabileceğini ve yer bulabileceğini bilerek bu araştırmalara girer.
Günün sonundaki tablo şöyledir;
Devlet ve Şehir tiyatrolarında gerçekten yer bulamaz. Tüm salonlar tamamen dolmuş ve gerçekten de salon sıkıntısının yaşadığının farkına varır.
“Olsun” der “ne fark eder bizde başka özel oyunlara gideriz” diye düşünür.
Araştırır ve mükemmel bir oyun bulur. Sıra bilet aşamasına gelir. Yer var “aman çok iyi” der. Tam bileti alacak iken fiyat aralığının 25-65 TL olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalır.
Asgari ücretten bir tık yukarıda maaşla çalışan bir adam soruyorum sizce çocuklarını ve eşini bu oyuna götürmeyi başarabilmişmidir ???
Hadi başardı diyelim.
4X25=100TL Bilet fiyatları,
Yol parası tek vesait desek gidiş dönüş 20TL,
Evde sandviç yaptığını sayalım. Ama çocuklara içecek vs aldı. 10TL,
Hesapta olmayan isteklerle bu rakam minimum 150TL,.
Sıkıntı şu 25 TL’lik bileti en arkalardan aldı, küçük kızı gözlük kullanıyor ve uzağı görmekte sıkıntı yaşıyor. “Olsun radyo tiyatrosu gibi dinler o da ne yapsın” der. Aile sanata ve sanatçıya saygılı,
Neyse çok dramatize etmeme gerek yok.
Bu aile nasıl gitsin?

Ben burada Devlet ve Şehir tiyatrolarına çok teşekkür etmek istiyorum. Yaklaşık 8 yıldır biletlerini her ayı internetten satın alıyorum ve gidemezsem insanlara hediye ediyorum. En pahalı biletleri 12TL,
Bazen kampanyalı düşük bilet de satıyorlar 8 TL,
Merak ettiğim şu;
Bunlarda salon kirası vermiyormu ?
Bunlar da tiyatro değilmi ?
Buradaki emekçilerde oyuncu değilmi ?
Kusura bakmayın ama bende şu soruyu sormak istiyorum.
Bu ülke geçim sıkıntısı yaşarken bu kadar yüksek fiyatlara bilet satmanın çok adaletli olduğunu düşünmüyorum. O zaman bu oyunlarınızı siz belli bir topluluğa göre organize ediyorsunuz, alt tarafta yaşayan nüfusumuzun büyük kısmını oluşturan ortadirek halkımıza yönelik hiçbir şey yapmıyorsunuz anlamına gelmiyormu?

Şu felsefik sorunun cevabını ben hala bulamadım.
Sanat sanat içinmi ? Yoksa sanat toplum içinmi ?

Bizim ülkemizdeki yanıtı şu;
Sanat para içinmi ? Yoksa sanat sanat içinmi ?

Hadi hayırlısı,

Oktay ERDEM