Etiket arşivi: fedai çakır

ÖLÜMLERLE BARIŞIK OLMA

gaziantep patlaması

Her yerde bombalar patlarken telaşlanır anne ve babalar sanki kendileri yanlarında bomba patlasa ölmeyecekmiş gibi.

Anne olmak Baba olmanın gereğidir kendini değil evladını düşünmek. Evlat dışarıdayken içinde hep bir kaygı var ise işte o zaman yaşanmaz bir topraklardasındır.

Bu topraklara anneler babalar askere gönderdiği kınalı Mehmetçik için kaygılanmıştır her daim, bu memlekette anneler babalar 18’ini doldurmuş başka şehirde üniversite okumaya giden kızının, oğlunun kaygısını yaşamıştır.

Anne, baba olmak daha da zordur bu memlekette artık. Bakkala gönderdiğin evladın için de kaygılanırsın artık, arkadaşları ile dışarı çıkan oğlun  yada kızın için de kaygılanırsın. Kaygıların sonu yok gibidir artık düğüne giden amcan, teyzen, akrabaların komşuların için de kaygılanmalısın.

AVM’lerden uzak dur, kalabalık caddelere girme, toplu insanların olduğu yerden kaçın vs. mümkünse insanlardan kaç der gibi patlar memleketimde bombalar.

Uzaklar diye bir yer varmış, herkes oraya gitmek istiyor o uzaklarda insanlar daha azmış gibi gelir insana, sanki oralarda daha çok huzur ve mutluluk varmış gibi, hani o uzaklarda insanlar hep mutludur.

Uzak yakın fark yoktur aslında yaşadığımız yerlerin. Yaşadığımız yerleri cennette yapan da, cehennemde yapan da biz insanlarız.  “Rüzgar eken fırtına biçer” derya ata sözü. İşte tamda öyle Rüzgar ektik şimdiye kadar.  Şimdi ise Fırtınası bizi yerden yere vuruyor.

Yıllarca PKK ile savaşan bir ülke sınırlarını bu kadar hoyratça açmalıydı, milyonlarca insanı kontrolsüzce kendi topraklarının içlerine göndermemeliydi. Bunları ilk kez bu gün yazmıyorum ayrıca bunlar ilk söyleyen yada yazanda ben değilim. Bir çok insan benim gibi düşünüp dillendirdi. Aklın yolu bir aslında.

Etrafınız bir çok terör örgütü, marjinal gruplarla çevriliyse bu kadar rahat geçit vermemelisiniz insanlara. Verirseniz işte buna Rüzgar ekme deniyor.

Milyonların içinde kaç tane radikal marjinal insanlar girdi ülkemize, kaç terör grubu hücreler oluşturdu ülkemizde. Kaç patlamaya hazır canlı bomba var topraklarımızda? Hepsi birer ? olarak kalacak şimdilik.

Son zamanlarda sık sık parklarda rast geldiğim yeni bir gençlik var 14-15 yaşlarında. Türkçe konuşmuyorlar belli ki ayak uydurmaya çalışıyorlar yeni geldikleri bu topraklara. Etrafları zengin paralı Türk vatandaşları ile dolu en azından onlardan zengin. Bu gençlerin eğitimleri desen eğitimler yetersiz, bu gençlerin gelecekte iş bulma ihtimali mi desen yok denecek kadar az.

Sorarım size bu gençlerin kaç tanesi düşecek marjinal, radikal grupların eline.

Masum insanlarımız her gün ölüyor, askerimiz polisimiz her dakika zayiat veriyor, içten dıştan düşmanlar altımızı oyuyor, bizler ise inanın hala rüzgar ekmeye devam ediyoruz.

Anneler babalar hadi evlatları göndermediler avm’lere, kalabalık sokaklara, işe, bakkala düğüne. Korudular onları bombalardan mermilerden.

Bombalar patlayacak, mermiler sıkılacak kahpece, babalar analar evlatsız yada evlatlar babasız anasız kalacak.

Ölümleri kanıksama Türkiye’m.

Fedai Çakır

22 Ağustos 2016, İstanbul

SAGANAK YAĞAN YAĞMUR İLE SAÇAĞIN ALTINA KAÇAN İNSANLAR

KARS'TA SAĞANAK YAĞMUR CADDELERİ SULAR ALTINDA BIRAKTI

Sağanak yağmur yağarken illa bir sokakta yakalanmışlığınız vardır. Bir evin, bir dükkanın saçağının altına sığınırız hemencecik. O an yolda kim varsa oda o saçağın altına kaçar. Bir iki derken bazen saçağın altının uygunluğu, büyüklüğüne göre 5-10 kişi oluveririz. Biraz ilerde ki saçağın altında da vardır 3-5 kişi biraz daha ilerdekinin de de.

Saçağın altına kaçarken insanlar birbirlerinin cinsiyetine, ırkına, dinine diline bakmadan sadece yağan sağanak yağmurdan kaçmak için bir araya gelirler.

Saçağın altı bazen bir asansör’de olduğu gibi sessizlik hakimdir, bazen de oflamaların yükseldiği, bazen de sohbetlerin oluştuğu bir alana dönüşüverir.

Ama bütün bu bir arada toplanmaların ve yaşananların tek bir sebebi vardır oda gökten bardaktan boşalırcasına yağan yağmurdur.

15 Temmuz gecesi gökten yağan sağanak yağmur etkisi yaratan bir olay olmuştur. Gülen Cemaati ((FETÖ/PDY) Fethullahçı Terör Örgütü ve Paralel Devlet yapılanması) yıllardır devletin içinde sanki bulutların içinde biriken su tanecikleri gibi birikmiş halkın üstüne kabus gibi; Kan, şiddet ve ölüm olarak sağanak şekilde yağmıştır.

FETÖ yağmuru ile aynı saçağın altına toplandı insanlar  birbirinin cinsiyetine, ırkına, dinine ve diline bakmadan.

Aslında demem odur ki yağmur durması yada azalması ile saçağın altından çıkar insanlar birer birer ve koşar adımlarla kaçarcasına uzaklaşır o saçağın altında ki birlik ve beraberlikten.

Siyasi parti liderleri de 7 Ağustos’ta ülke genelin de yapılan demokrasi mitinginde aynı saçağın altına girdiler. Siyaset yapmadan, görüş, fikir ayrımı yapmadan herkesin orada toplanmasına neden olan belaya karşı ortak duruş göstermek için.

Halk olarak, siyasiler olarak bizlere düşen ise; yağmur ile oluşan seli, sökülen mazgalları, sökülen kaldırım taşlarını, su basan evleri dükkanları unutmamak.

Yağmur azaldı, saçağın altından çıkacaktır birer birer siyasiler.

Nazım Hikmet yazmış bu günü geçmişten / geleceğe ;

“Ölenler

dövüşerek öldüler;

güneşe gömüldüler.

Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!”

Fedai Çakır

8 Ağustos 2016, İstanbul

Hayat bize; Bir UMUT, Bir UNUT olmasın.

moloz

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın halka sokağa çıkın darbeye engel olun çağrısı ile başlayan “Demokrasi nöbeti” ile verilmesi gereken mesaj yeterince verilmiştir.

Hasdal Askeri kışlasının önünden geçerken moloz kamyonları ve İETT otobüslerinin kışlanın kapısında hala duruyor olması da bir çok yazarın söylediği ve yazdığı gibi beni de rencide ediyor. Birincisi o araçlar tanka tüfeğe karşı gelebilecek araçlar değil ikincisi ise askere, “kışlanda dur bak halk olarak biz buna karşıyız” demenin yolu yöntemi olmaktan uzak.

Halk 15 temmuz akşamı canını ortaya koyarak askere “kışlanda dur bak halk olarak biz buna karşıyız” demiştir. Ondan sonra meydanlara ayrım yapmadan çıkıp meydanlarda Demokrasi nöbeti tutarak da askere “kışlanda dur bak halk olarak biz buna karşıyız” demiştir.

Gezi parkının yıkım kararı ile halkın masumane başlayan eylemi uzadıkça başka unsurların devreye girmesi ile o masumiyetini kaybetmiş ve yapılan algı yöntemi ile neredeyse terörist eylem olarak algılanmaya başlamıştır. Güzel başlayan şeyler tadında kaldığında güzelliğini korumaya devam etmektedir.

Demokrasi Nöbetlerinde o bütünleyici, birleştirici yönünü kaybetmeye başlamıştır. Halk normal yaşantısına, ticaretine, eğitimine, işine dönmek istemektedir. Bütün halka mal olan bu nöbetle artık bir partinin (AKP) mitingi, gövde gösterisi halini almıştır. 7 Ağustos Yeni kapı mitinginin yapılması da bunu tescillemiştir.

Diyebilirsiniz ki ne var bunda?

Elbette her parti miting yapabilmeli, meydanlara çıkabilmeli. Ancak bütün halka mal olan barış, hoşgörü ve bütünleyici yanı bulunan “Demokrasi nöbetleri” bu haliyle bırakılsaydı. Güç gösterisi değil de bütünleyici birleştirici hali ile kalabilseydi.

Kısaca tadında bırakılsaydı.

 

Gerçekten hale darbe tehlikesi var mı?

Televizyonlarda ki yorumcuların, tutuklananların çokluğuna, görevden uzaklaştırılanların binlerce insanı kapsamasına bakılırsa kökü kurumuş gibi. Acaba öyle mi?

Böylesine her yere atama yapan bir yapının belediye başkanlarını da atama yapmış olması olası. Daha seçilmiş insanlar olduğundan mıdır nedir bilinmez belediyelere el atılmadı. Unutmamak lazım belediyeler önemli bir güç.

Askerin üst komuta yapınsın aynı durması ve 15 Temmuz gecesi bu kademenin davranış şekilleri bir çok kişi tarafından şüpheli çelişki ile bakılmasını da unutmak lazım.

Tuğ general kademsinin neredeyse bu yapının içinde olduğunu düşünürsek hala ordunun içinde yapının olması da olası, sadece ordu değil emniyetin içinde de.

CNN Türk’e canlı yayına bağlanan ve halen bir mahkemenin başkanı olan hakimin yargı içinde hala 2000’e yakın hakim ve savcı var demesi de manidar.

Toplumun içinde bu yapılandırmaya sıcak bakan sempati ile bakan kalıntılarının da olduğu aşikardır.

Demokrasi nöbetlerini tadında bırakabiliriz, kışlaların önünden moloz kamyonlarını da kaldırabiliriz ama tedbiri de elden bırakmamak lazım.

15 Temmuz’un kayıpları çok oldu ama kazandırdığı daha da çok oldu. Uzun zamandır hasret kaldığımız birliktelik ruhuna sahibiz.  Bunu koruyabilirsek toplumsal barış, huzur bizlerle olur.

Bizlere lazım olan bir tutam UMUT idi. Bunu da elimizden almayın.

Hayat bize; Bir UMUT, Bir UNUT olmasın.

 

Fedai Çakır

1 Ağustos 2016, İstanbul

 

ÇOK ŞEY YAZILDI, ÇOK ŞEYDE YAZILACAK DA

darbe-ve-darbe-girisimleri

Eyüp Sultanlı olmak; “yarı hacı” olmak der bazıları, bazıları da ayıp şeyler der ama biz o kısmı hiçbir zaman üstümüze alınmadık alınmayız da. Bizim için Eyüplü olmak ayrıcalıklı olmak bambaşka  biri olmak demek. Milyonlara varan nüfusu olsa da bizler Eyüp meydanı ve çevresinde ki insanlar olarak birbirimizi tanırız.  Okul arkadaşı, mahalle arkadaşı çocukluk arkadaşı yada esnaflığından tanışırız.

Şu sıralar 15 temmuzda yaşananlardan dolayı hararetli sohbetler olacaktı bahçeli kahvehanemiz de, eğer yıkılıp otopark olmasaydı. Onun bahçesinde bizler darbeleri yaşadık, yeni kurulan veya yıkılan hükümetlere tanıklık ettik, Evet mi? Hayır mı? basacaksın diye referandumlarda kapıştık o bahçede,  askere giden arkadaşlarımızı da uğurladık o kahvehanenin bahçesinde teskere alıp gelenleri de. Kasımpaşa’dan askeri üniformamla eve gitmeden o bahçeye çok uğramışlığım vardır, hatta yakın birliklere düşüp de elinde tüfeğiyle gelen arkadaşlarımız bile olmuştur.  Bizim için orası ikinci bir aile yuvası gibiydi.

Aramızdan nedenleri farklıda olsa Fettulah Gülen cemaatine veya başka cemaatlere katılanlar da oldu elbette. Koca Eyüp Sultan burası. Bazıları çocuklarının eğitimi için kaptırdı kendini, bazıları ise iş hayatında ilerlemek için kaptırdı kendini bu cemaatlere. Şimdi anladık ki bazıları da devlette yükselmek için kaptırmış kendini.

El üstünde tutulduğu dönemlerde de çıkıp herkesin içinde bu cemaatler terör örgütü, en büyüğü de teşkilatlanması ile Gülen cemaati diye söylendim. Lakin dinleyenler güldü geçti, gaileye bile alan olmadı.

Bu gün haklı çıkmaktan hiç mutlu değilim.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve onun temsil ettiği parti AKP’yi sevin yada sevmeyin ama bilin ki bu  gün terör örgütü denen bu yapılanmayı ancak bu parti ve onun doğal lideri Recep tayip Erdoğan yok edebilirdi.

Dini söylemlerimizden birini söyleyeyim hemen “her şerden bir hayır, her zorluktan bir ders çıkaralım”

AKP hükümetini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın  bütün iktidarda olduğu süre içinde yaptıkların en büyük icraat budur. Köprüler, yollar, ekonomi vs. hepsi bunun yanında hiçtir.

Yazımı okuyanların içinde hemen eleştirmeye başlayıp, beni ağır şekilde eleştirmeye başlayanların olduğunu yukarda ki paragrafları yazdığımda duyar gibi oldum.  Bu yazıyı her siyasi görüşten olan, her partiden insanlar eleştirecek. Yazının ucu herkese dokunuyor çünkü.

Dedim ya sevin yada sevmeyin gerçek budur beyler ve bayanlar.

Şimdi asıl almamız gereken derse gelelim. Bundan sonra neler yapılmalı ki toplumsal barış, huzur, toplumsal siyaset tekrar kurulabilsin.

 

  • Gülen Cemaati ((FETÖ/PDY) Fethullahçı Terör Örgütü ve Paralel Devlet yapılanması) yerine başka cemaatlerin adamlarını yerleştirmek gibi hataya düşmeyelim. İşi ehliyle yapanlara verelim.
  • Var olan Cemaatlerin yapılanmalarının da mercek altına yavaş yavaş almanın zamanı gelmiştir. Diyanet işlerine özellikle bu konularda çok iş düşmektedir.
  • Yaşananlardan gördük ki eğitim çok önemli ve eğitime devlet dışından el atılması çok tehlikeli. Millet, devlet düşmanı yetişmemesi için yapılması gereken eğitim de yargı gibi bağımsız olmalı ve ellerden uzak olması sağlanmalı. Eğitim birilerinin insafına asla bırakılmamalı. Milli Eğitim Bakanlığına bu konuda çok iş düşmektedir.
  • İktidar olan siyasi partilerin sadece kendisine oy veren değil vermeyenlerinde kaygılarının giderilmesi için gereken adımları atmalı. Gençler gelecek, işçi iş, anne baba evladının eğitimini, asker yada polis eşi eşinin evine sağ salim dönüp dönmeyeceği kaygısını yaşamamalı.
  • Rejim değişliği olu mu?, orta doğu gibi olur muyuz, baş kesen, derebeyi düzenleri bu ülkede olur mu kaygılarının önüne geçmek için bir an önce yeni bir Anayasanın yapılması şarttır. Üzerinde uzlaşma sağlanmış bir anayasanın.
  • Yargıda yaşanan kumpaslar ile iyice derinleşen adalet duygusunun yeniden ülkede tesis edilmesi için adımlar atılmalı. Adalet bir gün hepimize lazım olacağını 15 temmuz darbecilerinin yaşadıklarından anlamış olmalıyız. Balyoz, Ergenekon davalarını tertipleyip adalet ile oynayanlar bu gün yargının elindedirler. Bu gün adalet onlara lazım olmuştur.
  • Ekonomi için ara ara çıkarılan yapılandırmaların artık derinleşmiş vergi borcu ve yasakları, çek, senet, su, elektrik, banka borçları gibi bir çok konuda toplumu baskı altına almıştır. Toplumun bu kadar zor dönemleri aşarken ekonomik anlamda yeniden nefes alması için kapsamlı bir af olmalı ve bozulan siciller içinde sicil affı da bunu kapsamalıdır.
  • Ceza evleri ekonomik, adi suçlardan yatanlarla dolup taşmaktadır. Toplumsal barış için genel af çıkarılmalı. Elbette bu af darbecileri, tecavüzcüleri, teröre /silaha bulaşmışları kapsamamalı.
  • Terör evet teröre çözüm bulunmalı, şartsız şurtsuz silah bırakılması ile tekrar çözüm süreci konuşulmalı.
  • Dış politika yeniden ele alınmalı, komşu ülkelerde barış için yapılması ne gerekiyorsa masaya yatırılmalı.
  • Siyasi tartışmalar yumuşak, küfürsüz, fanatikleşmeden, ülke ve millet yararına olacak şekilde yapılmalı.

15 temmuz gecesi darbeye dur diye her görüşten her kesimden insanlara teşekkürler. Çok soru işareti ile kafası dolanlar da bir gün gelecek sorularına yavaş yavaş cevaplar bulunacaktır. Lakin ne olursa olsun, en kötü sivil yönetim darbe ile gelen yönetimden iyidir.

 

Sevgi ve saygı kıbleniz olsun.

 

Fedai Çakır

25 Temmuz 2016, İstanbul

KAYGILAR

kaygi

Bir şeyler yazmak için oturdum bilgisayarın başına. Her hafta köşem için yazmam gerekiyor. Laf olsun diye yazamaycağınza göre yazdıklarınızın okunması daha da önemlisi okuyanın da sizin yazdıklarınızdan bir şeyler anlamsı lazım.

Ne yazayım diye düşünürken aklına geldi. Son zamanlarda yaşanan olaylardan psikolojisi bozulan oğlumun ve yeğenlerimin gelecek kaygılarını yazayım dedim. Aman kime ne senin oğlunun yeğeninin ve Türk gençliğinin gelecek korkusundan, kaygılanmasından.

Patlayan bombalar ile sokağa çıkmaya, kalabalık olan yerlere gitmeye şüphe ile bakan paranoya geçiren toplun ruh halini yazayım dedim. dışarıda ki çocuğunun eve dönüşünü bekleyen annenin ruh halini. Aman ya dedim kime ne  toplumun kaygılarından, kalabalık bir meydandan geçerken akşam eve sağ salim dönecek mi diye düşünülen çocuklardan, işten eve dönmeye çalışan babalardan.

Şehirlerin, doğuda görev yapan askerin, polisin ruh halini yazayım dedim. Onların ailelerinin akrabalarının bakış açılarını yazayım iyi bir konu dedim. Sonra ama ya dedim kime ne ki şehit olmuş, vurulmuş sıradanlaşmışken her şey yazsan ne olacak dedim.

Toplumumun her konuda kaygıları var;

Gençlerin gelecek kaygısı,

Annenin çocuğunun eşinin eve dönüp dönmeyecek kaygısı,

Askerin teskere kaygısı,

Polisin can kaygısı,

İşçinin iş korkusu,

Siyasetçinin koltuk kaygısı.

Kaygılar o kadar çok ki, bunlar en basitleri. Sizinde kaygılarınız var tıp ki benim kaygılarım olduğu gibi.

O kadar kaygılarımın yanında artık kafamda bir çok soru işareti de oluştu.

15 Temmuzda yaşanan sıra dışı olaylardan sonra ki bu ilk yazım. Askerin kışladan çıkmasını hiçbir şekilde onaylamam mümkün değil. Yaşananlar hakkında kafamda binlerce soru (?) var. Bir gün çözebilirsem bu konuyu da yazmayı denerim.

 

Fedai Çakır

18 Temmuz 2016, İstabul

 

İZİN YOLUN’DA YOLCULUK KEYFİNİN KESİLMEDİĞİ BİR DÜNYA

Haluk Yeşilbayraktar - Fedai Çakır

Yaz aylarının gelmesi ile Avrupa’da yaşayan Türkler memleketlerine araçları ile yola çıkmaya başladırlar. Yollarda yaşanan kaza ve arızlar konusunda bir çok alternatif var. Türkiye için de geçirilecek uzun tatil döneminde araç arızası, yapılan büyük yada küçük kazaların bertaraf çoğu zaman vatandaşlar için sıkıntılı ve maddi kayıpları çok olan kötü sonuçlar doğuruyor.

Haber: Fedai Çakır / İstanbul

 

Yolculuk keyfinin Kesilmediği Bir Dünya” sloganı ile hizmet veren HOMER Auto Service  yılların verdiği tecrübe ve yaygın servis ağı ile gümrük kapısından Türkiye’ye adım attığınız andan itibaren sizlerle.

Sizler için bu kurumsal firmanın kapısını çaldık. Nasıl çalışıyorlar gerçekten de iddia ettikleri kadar yaygın servis ağı, yüzde yüz müşteri memnuniyeti var mı? gözlerimizle görmek istedik.

Bizleri şirket kurucusu ve genel müdürü Haluk Yeşilbayraktar karşıladı ve şirketin daha doğrusu HOMER Servislerinin nasıl bu kadar hızlı hareket ettiğini operasyon merkezinde gördük.

Hemen belirtmekte fayda var, HOMER,  ADAC, APRIL gibi güvenlik sigorta sistemleri veya onların Türkiye temsilcileri ile ilişkili olarak çalışmaktadır.

Aracınız arızalandı veya hasarlandı ve bir tamir yapılacak ise işte HOMER merkezine e bir telefon yada internet uygulaması ile ulaşabiliyorsunuz. HOMER merkez sizi dinliyor ve en yakın servisi size yönlendiriyor veya aracınızı servise çekilmesini veya götürmenizi organize ediyor. Aracınızın gerekli tamiri gelen HOMER servis tarafından merkeze bildiriliyor ve işçilik ücretlendirmesi tüm Türkiye’de standart. Ayrıca ihtiyaç duyulan yedek parça da merkezi olarak ve çok yüksek iskontolar ile ve tüm alternatifleri ile fiyatlanıyor. Yani keyfi keder ücretlendirme asla bu sistemde mevcut değil. Sigorta kapsamında iseniz hiçbir ücret vermeden yolculuğunuza devam edebiliyorsunuz ve bunlar çok kısa zaman için de çözüme ulaştırılıyor. Her türlü işçilik ve yedek parça ücretlendirmesi merkez tarafından yapılıyor. Ve araç kullanıcısının onayına anlık olarak sunuluyor.

Türkiye’de yaşayan biri olarak çekici ücretini duyduğum da şaşırmadım dersem yalan olur. İstanbul için de birkaç km’lik yere çekici çağırsanız en az 150 – 200 TL paranızı alır. Homer Servisleri bu hizmeti Türkiye’nin her noktasın da 40 km’ye kadar 70 ile 90 TL arası vermekteler.  Yol uzunsa da km başına 1 TL ek ücret talep ediyorlar.  Hiç çekinmeden 0 (850) 433 02 20’ye  alo diyebilirsiniz.

Akıllı telefon kullanmada iyiyseniz birde akıllı telefonunuz var ise şirketin yeni hizmete soktuğu HOMER APLİKASYONU indirip plakanızı kayıt etmenizi öneririz. (HOMER APLİKASYONU http://homerservisler.com/index.html indirebilirsiniz.) Bunu yaparsanız arıza yada kaza anında bir dokunma ile aracınızın ve kendinizin bulunduğunuz yeri şirket merkezine nokta olarak bildiriyorsunuz. 24 saat hizmet veren çağrı merkezi anında sizi arıyor ve hizmet hemen başlıyor. Gerekli durumlarda sizlere araç desteği de verilmektedir.

HOMER APLİKASYONU

Son bir konuda da Avrupa’dan Türkiye’ye gelirken, Romanya, Bulgaristan gibi başka ülkede kaza yapıp memleketimde tamir ettiririm diyenlerin tamir mafyasının eline de düşmemesi konunda uyarmakta fayda var. Daha siz ülkeye girmeden sizin aracınızın kazalı olduğunu bilen bu kişilere gümrük kapılarında sizi karşılayıp tamir konusunda yardımcı olabileceklerini söylemekteler. Yaptıkları bu teklifleri araştırmadan kabul etmeyin. Bir çok vatandaşımızın bu konuda mağdur olduğu gelen haberler arasındadır.

Homer Servisinde yaptırdığınız bir hizmeti beğenmediyseniz bu şirket merkezi altında garanti altındadır, köyünüze, doğduğunuz topraklara ulaştığınızda size en yakın Homer Servisten gidip hiçbir ücret vermeden yeniden bu hizmeti alabilirsiniz.

Onarım ihtiyacı olduğundan itibaren araç sürücünsün memnuniyetinin sağlandığı ana kadar HOMER sizin ile olur. Ve tüm onarım, yedek parça, yol yardım ve diğer aşamalarda ki uygulamaların tek bir kurumsal muhatapla tamamlanmaktadır. Yüzde yüz müşteri güler yüzle aracını alır gider.

 

 

BEYAZ PERDENİN PATİLERİ ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLARLA BULUŞTU

ozel cocuklar 5

Sponsorluğunu bir sigorta firmasının yaptığı, Yağmur Çocuklar Rehabilitasyon merkezinin özel gereksinimli çocukları; “Sokak Köpekleri Bal ile Betty” filminin yıldızı “Bal ve Betty” isimli sevimli patiler ile buluştular.

ozel cocuklar 2

Sokak köpeklerinin dramını ve hayvan sevgisini konu alan  Filmin kahramanları olan köpekler çocuklar tarafından bol bol sevildiler.  Bir süre köpekleri seven çocuklar sonrasında filmi izlemek için sinema salonuna geçtiler. Çocukların beklenenin aksine çıt çıkarmadan filmi izlemesi öğretmenlerini şaşırttı.

Daha önce Samsun Bafra’da yapılan galaya 10 özel gereksinimli çocukları davet ettiğini söyleyen yönetmen Fedai Çakır; “Bafra galamıza özellikle 10 tane özel çocuğumuzu davet ettik.  En arka tarafa oturan bu çocuklarımızın gala gösterimi sırasında özellikle film de rol alan köpekler ve çocuklarla beyaz perde üzerinden iletişime geçtiğine şahitlik ettim. Bu gün burada bir özel gösterim yaptık. Öğrenim bozukluğu olan ve dikkatini toplamakta güçlük çeken bu çocukların çıt çıkarmadan filmi baştan sonuna kadar izlemesi hem öğretmenlerini hem de beni şaşırttı. Bir kez daha anladım ki, hayvanlara dokunmak, onlarla beraber olmak ve hayvan sevgisinin yapamayacağı bir şey yokmuş. Bu gün burada bu çocuklara köpekelrimiz sevgileri ile dokundu ve bu çocuklar bu sevgiyi sonuna kadar sol yanlarına aldılar”

Bu gün vizyondan kalkacak olan film’in Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edildiği, söyleyen Çakır;  “Bu öğretim yılında yeterince öğrencilerimize ulaşamadık, okulların kapanmasına denk geldik. 2017 öğretim yılın da bütün ülke genelinde okullarda ücretsiz oynatılması için çalışmalarımız devam ediyor, sponsorluk için büyük kuruluşların ilgi beklemekteyiz. Bu sevgiyi daha fazla çocuklarımıza ulaştırmalıyız.” Dedi.

İstanbul’un ilk rehabilitasyon merkezlerinden olan Yağmur Çocuklar Rehabilitasyon merkezlerinin kurucusu Adnan Çakır; “Daha önceden merkezlerimize Golden cinsi köpekleri olan bir dernekten destek almış terapi amaçlı köpekler ile çocukları bir araya getirmiştik. Bu gün burada bu film ile  bir kez daha anladık ki köpeklerin çocuklar üzerinde çok etkisi bulunuyor. Kurum olarak sosyal sorumluluk projelerine sıcak bakmaktayız, bu gün velilerimiz, öğretmenlerimiz ve çocuklarımızla burada olmaktan mutluyuz. Sokak köpeklerini çok sevdik” dedi.

ozel cocuklar 3

“Sokak Köpekleri Bal ile Betty” filminin oyunculardan Göknur Paslı, Haydar Dulkadiroğlu ,Yönetmen yardımcısı Doğuşhan Çakır ve Yönetmen Fedai Çakır film arasın da çocuklarla köpekler hakkında sohbet ettiler.

Çekimleri Samsun’un Bafra ilçesinde yapılan film, sokaktan alınıp sahiplenilen iki köpeğin yaşamını, bu köpeklerin, kendilerini sahiplenen üç kardeşle ve mahalledeki diğer çocuklarla ilişkilerini konu ediniyor.

Yapımcılığını Adil Elmas’ın yaptığı, filmin yönetmen koltuğun da Fedai Çakır bulunmaktadır. Sinem Göz, Yiğit Türken, Esila Sönmez’in çocuk oyuncu olarak yer aldığı filmde, yetişkin rollerini ise Toygun Ateş, Göknur Paslı ve Yeliz Ateş üstleniyor.

ozel çocuklar 1

ÜÇ YUMURTANIN İKİSİ

yumurta

Başka toplumlara benzemez biz Türk aile yapısı. Bizler de erkek eğemem olan yapı erkek çocuklar için doğduğu andan itibaren bir ayrıcalık getirir.

Kendim den örnek vermem gerekirse evin en küçük çocuğu ve bide erkek olmam nedeniyle rahmetli annemim, babamın gözdesi olarak yetiştim. Gözdesi derken şımartılan çocuğu yani.

Sofram istediğim saatte hep hazırlandı, yatağım annem yada ablalarım tarafından toplandı, çamaşırlarım yıkandı ütülendi, bir erkek çocuk olarak bana düşen ise daima hayatı keyfince yaşamak kaldı.

Sonra bir kadın ile hayatımı birleştirdim, o kadına sırtımı dayadım, yine yemek yapmayı bilmeyen ben, çamaşır yıkamaz, ütü yapmaz,  ev toplamaz, dağınık erkek bir adam olarak uzun süre evli kaldım.

Aslında itiraf etmeliyim eşim biraz şanslıydı, askerliğin verdiği bazı şeyleri öğrenmiştim, ütü yapmak temizlik gibi ama evde bir kadın varken genel olarak erkek yetişme kültürü olarak pek yaptığım söylenemez di tabi.

Günlerden Temmuz ayı idi ve ben boşanmaya karar vermiştim.

Kararımı aldım ve uyguladım.

Dışarıdan yemek yemeye ne bütçe dayanıyor nede devamlı olarak yemek yeniliyordu, üç yumurtanın ikisini tavaya tutturamadığım o günlerden sonra yemek yapmayı öğrenmiştim, çamaşır makinesine uzun uzun baktıktan sonra eve temizliğe gelen kadını arayıp bu makine nasıl çalışır sorusu ile çamaşır yıkamasını da öğrenmiştim, ütü de yapıyordum ama hala alışamadığım evi baştan aşağı dip köşe temizlemek bana en zor geleniydi.

İnsanın erkek olması ile değil yapmak istemesiyle alakalıymış hayatta ki bazı şeyler. Birde kedim Cahnel benimle kalmıştı.

O tembel, iş bilmez hımbıl adam olmaz yapıdan tam bir ev erkeğine dönen ben, kedim ile beraber tam bir anne moduna girmiştim.

Kendim için harcayamadığım son paramı kedimin aşıları, mamaları için harcar,  gidilen tatiller kedimin bunalıma girmesi nedeniyle yarılarda kesilir, bir karar verilirken önce kedim ne olacak diye planlar yapılır, kendi kıçını toplayamayan ben onun kumunu temizler suyunu mamasını devamlı kontrol eder hale gelmiştim.

İşte bunların hepsinin tek suçlusu vardı: SEVMEK

Çocuğu gibi seviyor evde ki o kediyi insan. Sevmek ise o insana her şeyi yaptırıyor. Sevince onun pisliği de gözünüze batmıyor, sevdiniz mi onun verdiği zararlarda sizi kızdırmıyor, öfkelendirmiyor, sevdiniz mi onun için yaptığınız fedakarlıklarda gözünüze batmıyor.

Küçücük bir kedi bize anlatır ki, yaşamın, aile olmanın en güzel yanı SEVMEK. Sevmek; Karşılıksız, özveri ile sevmek, yardımlaşma ile bir arada yaşamak, fedakarlıklarla yaşamak, ortak yaşam alanı kurmak AİLE olmanın temelini oluşturuyor.

Tabi ki saygı da.

Kedi babası.

 

Fedai Çakır

12 Haziran 2016, İstanbul

 

YÖNETMEN FEDAİ ÇAKIR’A ÇEVREYE KARŞI DUYARLILIK PLAKETİ VERİLDİ

fedai cakir plaket

“Sokak Köpekleri Bal ile Betty” filmi ile gündeme gelen Yazar – Yönetmen Fedai Çakır, Filmin çekimlerini tamamladığı Bafra’da Dünya Çevre haftası nedeniyle bir plaket ile ödüllendirildi.

 

Bafra Kaymakamlığı tarafından Bafra için yaptığı çalışmalar, çevre ile ilgili yazdığı makaleler ve  yaşamında çevre, doğa, hayvanlara karşı gösterdiği duyarlılıktan dolayı bu plakete layık görüldü.

 

Bafra Kaymakamı Halis Arslan ve Bafra Belediye Başkanı Zihni Şahin’den plaketi alan yönetmen Fedai Çakır, tören alanını dolduran çocuklara  hitaben yaptığı konuşmada “Çocuklar ben sizlerin yaşındayken tüü der sakızları yere atardım, eminim ki sizlerin içinde de bunu yapanlarınız vardır. Kuş cennetine sahip olan Bafra’nın çocuklarına sakızın kuşlara için zararlı olduğunu” anlattı.

 

Sokak Köpekleri Bal ile Betty filminin vizyona girdiğini, Bafra’nın çocuklarının da filmi izlemeye akın akın gittiğini vurgulayan çakır, Bafra halkına teşekkür edip bu plakete kendisini layık gördükleri için gurur duyduğunu söyledi.

PATİLER, BEYAZ PERDE ÖNCESİ HAYRANLARI İLE BULUŞTU

PATİLER BEYAZ PERDE ÖNCESİ

HAYRANLARI İLE BULUŞTU

3 Haziran’da bütün Türkiye’de vizyona girecek olan “Sokak Köpekleri Bal ile Betty” filminin İstanbul Galası Eyüp Belediyesi ve Bafra Belediyesinin katkıları ile Vialand’da yapıldı. Bir çok siyasinin, ünlünün ve iş adamlarının katılmasına rağmen galanın gözdesi sokaktan alınıp sahiplenilen iki köpek “Bal ile Betty” oldu.

Film’in küçük oyuncularından Yiğit Türken “Bu filmde rol almam önemli ama ben filmde yaşadığım gördüklerimle artık sokaktaki köpekleri daha çok seviyorum” dedi. Diğer baş rol 7. sınıf öğrencisi Sinem Göz ise “Filmin çekimleri sırasında sokak köpeklerini sevmeye başladım” dedi.

Yönetmen Fedai Çakır’ın galada yaptığı konuşma esnasında duygusal anlar yaşayıp yaşattı. Konuşmasın da “İnsanların biraz empati yapması, vicdanlarının sesini duymasını, merhamet duygusunun içlerinde oluşmasını, insanın insana saygılı olmasını savunurken bunun hayvanlara da saygı olması doğaya da saygı olarak gelişmesini için bir film çektik.”  Ve “Bu canlara yasayacak ne bir toprak parçası ne bir ağaç altı bırakmadık… Sığındıkları sokak ve mahallelerde istemedik… Ayak altında olmasınlar diye ormanlara, kırsal alanlara ölüme yolladık… Oysa onların dünyada kapladıkları yer sadece bu ufacık bir alan ve tek istedikleri bizlerle beraber yasamak.. Bir kap yemek bir kap su…” dedi.

Çevresinde tek barınağa sahip olması nedeniyle Samsun’un Bafra ilçesi sokağa terk edilen köpek sayısı her yıl binlerle ifade edilmektedir. Bafra Belediye Başkanı Zihni Şahin ise “Bu gün burada aylarca üzerinde Bafralı 39 çocuğun ve Bafra halkının gönüllü olarak destek verdiği bir filmi izlemeye geldik. Bizler Sokak Hayvanlarına yaşam hakkı vermek için çalışıyoruz” dedi.

Çevremize yada toplumumuza baktığımız zaman birçok sorunun doğal dengesinden uzaklaşmış olmasından kaynaklandığını vurgulayan Eyüp Belediye başkanı Remzi Aydın “Hayvanlar ve bitkiler Allah’ın bize bir emaneti ve bizler yaratılan her şeyi yaratandan dolayı sevmek durumundayız. İnsanların kendisinin dışında olan varlıklarla bir dengede ilişkisi var. Dengeli ilişkinin kaybolması beraberinden sevmemeyi de getiriyor. Bu dengenin kaybolması başka ilişkiden kaynaklanan başka olumsuzlukları da meydana getiriyor. Şehir hayatının getirdiği sorunlar köpeklerimize ve diğer sokak hayvanlarımıza olan yaklaşımlarımızı da etkiliyor” dedi.

Eyüp Belediye başkan yardımcısı Şengül Koçabaş “Biz Sokak köpeklerine, hayvanlarına yaşam hakkı vermek için en çok yatırım yapan belediye olarak Bafra belediyesiyle bu tecrübelerimizi paylaşacağız” dedi.

Yapmcı Adil Elmas ise “komedi filmi çekecektik ama son anada bu çocuk filmini çektik, iyi ki de çekmişiz” dedi

Galaya bir çok ünlü, iş adamı, sivil toplum örgüt temsilcikleri yanı sıra, hayvan severler ve çocuklu ailelerin ilgisi yoğundu.

Kokteyl sonunda Bafra Belediye Başkanı Zihni Şahin, Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın ve İş adamı Kaya Aşçı’ya sokak hayvanlarına verdikleri destek için teşekkür plaketi verildi.

Filmin özel gösterimi öncesi konuklar ile bir araya gelen sokak köpekleri Bal ile Betty en çok çocuk hayranlarının ilgisini çekti. Kokteyl boyunca İstanbul Vialand Palace Hotel’in terası Patilerin ve çocukların koşuşturma alanına döndü. Konukların ve çocukların yoğun ilgisiyle karşı karşıya kalan köpeklerin mutluluğu yüzlerinden okunuyordu.
Filmin özel gösterimi öncesi konuklar ile bir araya gelen sokak köpekleri Bal ile Betty en çok çocuk hayranlarının ilgisini çekti. Kokteyl boyunca İstanbul Vialand Palace Hotel’in terası Patilerin ve çocukların koşuşturma alanına döndü. Konukların ve çocukların yoğun ilgisiyle karşı karşıya kalan köpeklerin mutluluğu yüzlerinden okunuyordu.
fotograf 2
Filmin özel gösterimi öncesi konuklar ile bir araya gelen sokak köpekleri Bal ile Betty en çok çocuk hayranlarının ilgisini çekti. Kokteyl boyunca İstanbul Vialand Palace Hotel’in terası Patilerin ve çocukların koşuşturma alanına döndü. Konukların ve çocukların yoğun ilgisiyle karşı karşıya kalan köpeklerin mutluluğu yüzlerinden okunuyordu.
Çocuklar Bal’ı severek ona dokunarak korkularını yeniyorlar.
fotoğraf 3
Kokteyl sonrası oyuncularla toplu fotoğraf çekildi.