BİR KELEBEK’İN AŞK’I

Köy yerinde bir gaz lambası, gecenin karanlığını cılız ışığı ile aydınlatmaya çalışıyor. Ardına kadar açık bir pencere ve pencereden uçarak giren bir kelebek, ışığa doğru uçuyor.

Kim bilir lambaya yaklaştığı zaman gelen ısı ile yanacağını da hissediyordur bu kelebek ama yine de ışığa doğru uçuyor, ta ki lambaya dokunup yanana kadar.

İşte içim de ki aşk arayışı böyle bir şey. Yanacağımı bilsem, hissetsem bile o ışığa doğru gitmek olsun aşkım.

Aşk için yanıp ölmek olsun sonum.

Bir gece kelebeği olsam.

Sen ise bir ışık,

Sana gelip konsam.

Ve yansam.

 

Sıcak bir gaz lambasına,

uçan bir kelebek,

Belki öleceğini bilmiyor,

Belki yaklaştığı zaman sıcağı hissediyor.

Ama yinede ışığa doğru

Kanat çırpıyor.

Bilir misin o gaz lambasına kanat çırpıp kelebeğin gaz lambasından beklentisi nedir? HİÇ hem de kocaman bir HİÇ. Sadece onda gördüğü ışığa uçuyor.

Hayatımızın kalan kısmında çoğumuz uçacak bir gaz lambası arıyoruz, sadece ışığına gidebileceğimiz.

Fedai Çakır

2 Mayıs 2015, İstanbul

yagli_boya_gaz_lambasi_1255469329

 

 

 

Uygulamalı Kaybetmenin Mükemmel Formülü

Dün akşam tüm televizyon kanallarında barajı geçen siyasi partiler sevinç ve başarı gösterilerinde bulundular. Bu seçimin kaybedeninin kim olduğu gayet açık ve seçik önümüzde duruyor. Fakat hala başarıymış gibi halka anlatmaları samimiyetsizliğin ifadesi değilmidir.

Bu seçimin kaybedenleri şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekiyor. Seçmenin büyük çoğunluğu Parlamenter sistemin devam etmesini istediğini gösterdi. Bu zamana kadar “Milli İrade” sloganı ile başımızda olan yöneticilerimiz bu konuda samimiyse, bundan sonra yapacakları açıklamalara ve kullanacakları kelimelere dikkat etmeleri gerekiyor. Çünkü “Milli İrade” neyi istediğini, neden rahatsız olduğunu açık ve seçik olarak ortaya koyduğunu düşünüyorum.

Ak parti neden kaybetti dersek bende herkesin bildiği konuları kendi yorumumla yazmak istedim.

Bunları önem sırasına göre sıralamak istiyorum;
1- Hırs ve Ego
2- Hırs ve Ego
3- Hırs ve Ego
4- Hırs ve Ego
Şimdi madde madde gidelim;
1- Hırs ve Ego;
Tek adam tek lider olma isteği,
2- Hırs ve Ego;
Yolsuzluk dedikoduları ve umursamazlık tavırlar,
3- Hırs ve Ego
Halkın parasıyla “Saray” da yaşama
4- Hırs ve Ego;
Diyanet işleri, Mercedes, kürtçe Kuran-Kerim vb

Ayrıca yanlış reklam kampanyaları, ekonomideki kötü gidişe rağmen yapılan büyük harcamalar, işsizlik vb. konular vatandaşı günden güne bunalıma sokmaya yetmiştir. Artık yapılan din siyasetinin doyuma ulaştığını görmemek en büyük kayıp kalemlerinden biri olmuştur.

Bu ülkenin koalisyon ile yönetilemeyeceğini savunanlardanım. Çünkü koalisyon yapacak partilerin bakanlık, koltuk ve ego savaşları patlamış olan ekonomimize bir darbe daha indirecektir. Bugün televizyon kanallarında “ben o parti ile koalisyon asla yapmam” diyen tüm partilerin bir birleri ile koalisyon yapacağını hepimiz biliyoruz. Tüm partileri de aynı kelimeyi kullanacaklar “ülkenin içinde bulunduğu bu zor durumdan kurtarmak için koalisyonu kabul ediyoruz” diyecekler. Biz de gülerek bu komediyi izlemeye devam edeceğiz.

Bana göre tek kazanan sadece Selahattin Demirtaş’dır. Bu HDP başarısı değil eş başkanın başarısı olduğunu düşünüyorum.

Bir de onca para harcayıp bugün ilk kez meclise girmeyi hak kazanan vekillerimiz erken seçim korkusuyla ne yapacaklar acaba ? İzleyip göreceğiz.

Umarım günün sonunda vatandaşın vermiş olduğu bu sinyale her parti dikkat eder. Kazanan Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti olur.

Oktay ERDEM

Sevgi ile büyümeli insan, çok sevilmeli, çok sevmeli

İnsan; dünya üzerin de yaşayan en vahşi canlı da olabiliyor en sevgi dolu ve masum canlıda.

Bir canlının yaşamsal alanının şartları elbette o canlının şekillenmesinde en önemli faktörlerden biri. Balta girmemiş ormanların, sert doğal şartların olduğu uçsuz bucaksız arazilerde yaşayan bir yırtıcı canlının vahşiliğinin yanı sıra yine orada aynı şartlarda yaşayan bir ceylan’ın masumluğunu da görmek lazım elbette.

Yaradılışın fıtratında var” mısraları bu örneklemelere en çok uyan anlatımdır beklide. Ya insan oğlu, insan denen o canlı? Onun da bir yaradılış fıtratı yok mu? Var elbette.

Bir yırtıcı canlı, beslenmek için vahşi olabilirken, insan denen canlı sadece nefsi için vahşi olabiliyor. Nefis dendiğin de, nefsin terbiyesi genelde din/dinler ile bir arada düşünülür. Halbuki nefsin terbiyesi en güzel sevgi ile öğretilebilir.

İnsan denen canlının diğer canlılardan öne çıkmasını nedeni öğrenme, düşünme ve hissetme yeteneğidir. Bu nedenle nefsi en güzel terbiye etmek de sevgi ile olabilecektir.

Toplumlar her döneminde şekillenir ve değişik süreçlerden geçerler. Bu süreç o toplumun yaşadığı topraklar ile ve coğrafyasına göre değişiklikler gösterebilir.

Büyük bir kuruluş mücadelesi veren bizim ülkemiz de büyük değişimlere, yeni yeni yapılaşmalarla bu günlere geldi. İyisi güzeli, günahı ve esbabıyla günümüz Türkiye’sine geldik. Ülkemiz adeta vahşi yaşam alanı.

Ölümler bile senin ölün benim ölüm diye ayrılmış durumda, ona göre göz yaşları dökülüyor yada dökülmüyor. Acılar senin acın banane, onun acısı sanane olmuş durumda, insanlığın öldüğü bir çok olayları seyreden milyonlar topluluğu halinde yaşayan bir Türkiye.

Milli duyguların yok olduğu, bayrak, devlet, millet olgusunun hiç olmadı kadar ayaklar altına alındığı bir Türkiye. Ve bunların sonucu meydana çıkan birlik ve beraberliğin yok olduğu bir Türkiye.

İnsan oğlunun yaradılış fıtratında olmamasına rağmen, vahşi yaşam alanına çevirdiği bir Türkiye’de vahşi insanların acımasızca yargılamadan, sorgulamadan hoş görüyü rafa kaldırıldığı bir ülke olmuş Türkiye.

Neden böyle olduk, niçin böyleyiz demenin zamanı gelmedi mi? Türkiyem.

Sevgisiz, hoş görüşsüz yetiştirilen, kendinden olmayı aşağılayan öteleyen bir nesil yetiştirdik sevgisiz, sevmeyi bilmeyen, sevilmeyi de hazmedemeyen bir nesil.

Diğer tarafta ise Dindar ama bi o kadar da kindar bir nesil yetiştirdik. Sandık ki din ve dini ögretilerle ile yetişen insanlar iyi insanlar olacaklar, ama diğer kesimin (ötekileştirme için demiyorum, toplumun şu an ki algısı böyle olduğu için anlaşılır olmak için “öteki kesim” kullandım) düştüğü hataya burada da düştük. Onların içine de sevgi tohumu ekemedik, sevmeyi, sevilmeyi onlara da öğretemedik.

Sevgi ile büyümeli insan, çok sevmeli, çok sevilmeli, benden olmayanı da sevmeli, ondan olmayanı da, doğayı da sevmeli, hayvanları da ve yaşadığı alanı bir ceylan gibi masun ve yaşanır yapmalı.

Karın doyurmak ise yaşamın anlamı neden yapalım ki yaşadığımız bu güzel alanı, vahşi yaşam alanı.

Fedai Çakır

1 Haziran 2015, İstanbul

 

Fedai Çakır

 

 

BİODİZEL NASIL YAPILIR ,organik yağlardan mazot yapımı

Çiftcilerimizin üretim maliyetlerinde yüklü bir yer tutan mazotun ucuza elde edilmesi kazançlarını artırır .

Çiftçilerimiz, özellikle ayçiçeği yetiştiricilerimiz için ucuz yağ bulmak gayet basittir, şehirde yaşayanlar ise ancak kullanılmış yağ ile ucuza  biyodizel yapabilirler.

Tarif 10 lt. yağ içindir daha çok veya az yaparken ölçüleri orantılı olarak değiştirebilirsiniz.

MALZEMELER

10 LT BİTKİSEL YAĞ

2 LT METANOL

50 GR KOSTİK

1 ADET DERECE

YAPIMI

50 gr subkostik ( boncuk kostik olarakta bilinir marketlerde satılan lavabo açıçılarının % 95 NaOH olanı işinizi görür.) metanole karıştırılır ve eritilir yanlız bu maddeleri cildinize ,gözünüze deydirmeyin eldiven ve gözlük kullanın .

10 LT yağımızı 100 dereceye kadar ısıtıp içindeki suyun buharlaşmasını sağlayıp tekrar 60 dereceye düşünce  hazırladığımız karışımı yavaşça yağa katın ve iyice karıştırın ,az mitarda yaparsanız mikserle karıştırabilirsiniz fakat fazla olunca kolunuza kuvvet.(Tahmin ediyorum büyük varillerde yaparsanız motorlu tırpanlarla yorulmadan karıştırabilirsiniz.)

Karıştırma işi bitince 8 saat kadar bekletin yağın dibine çöken kısım gliserindir bunu almayın çünkü gliserin enjektörleri tıkar ve pompayı bozar üstte kalan kısımı ise sifolayarak alın.Varille yaparsanız varilin altından 20 cm kadar yukarıdan bir çeşme takın dibini almadan biodizeli ayırmış olursunuz.

Bunu 1 veya 2 gün havalandırın böylece içindeki metenol uçacaktır yine dipte bir miktar gliserin çökmüş olabilir ,yukarıdada sabunsu yapılar olabilir bu yüzden tekrar sifonlayarak alttaki çökeltiyi almadan bir tülbentle süzerek biodizelinizi alın ve kullanın.

Biodizel kullanmaya başladıktan 1 hafta sonra mazot filtresini değiştirmeniz gerekir çünkü biodizel depodaki eskiden kalma pislikleride sökecektir ilk kullanmadan sonra depoda temizlenmiş olur.

Ben aracımda kullandım çekişte bir sorun olmadı fakat kızarmış patates kokusu biraz rahatsız edici, birde 6 ay kadar sonra mazot pompasının lastik contalarını değiştirdim çünkü yağın mazota oranla daha asitli olması contaları bozdu ve  damlatmaya başladı. Tabii ki o kadar kar ettikten sonra bu hiç önemli değil.

KOLAY GELSİN

Önyargısız Hayat

Bizler genelde anlatılan veya okuduğumuz hikayeleri dinlerken o hikayeye konu olan kahramanları düşüncelerimizde nedense hep uzun boylu, yakışıklı/güzel, heybetli kişiler olarak canlandırıyoruz.

Neden ?

Bunun tam tersi olamazlar mı ? Ya da açıkça tam tersi görüntüde olan karakterler kahraman olamaz mı ?
Geçenlerde bir yerlerde güzel bir yazı okudum. Hikayeyi yazan arkadaşım da buna benzer satırlar yazmış, hisse güzel olduğu için kendi yorumumla paylaşmak istedim.

Hikayemizin kahramanı Lokman Hekim.

Lokman Hekim kalın dudaklı, siyah derili, bakıldığında diğer insanlardan farklı bir görüntüye sahip olmayan bir zat imiş. Günün birinde oradan geçen bir vatandaş karşısında gördüğü insanın Lokman Hekim olduğunu duyunca gözlerine inanamamış, karşısında öylece kala kalmış. Şaşkınlığını gizleyemeyen adamı gören Lokman Hekim hisleriyle aslında neden şaşırdığını anlayıvermiş. Hiç tereddüt etmeden şu konuşmayı yapmış;

– Ne o evlat neden şaşırdın ? Boyayı mı beğenmedin yoksa boyacıyı mı ? Benim ne tenimin renginde ne de dudaklarımın kalınlığında inan hiçbir tesirim olmadı. Onları yaradan öyle yaratmış.

Kıssadan hissemiz burada bitiyor. Fakat hikaye ye bakılırsa geçmiş çağlardan beri insanoğlu hiç değişmemiş. O zaman da önyargılarıyla hareket ediyormuş şu anda da, bizler sevdiğimiz karakterleri düşüncelerimizden farklı gördüğümüz zaman o kişinin başarılarını, kahramanlıklarını hemen unutuveriyoruz.

Önyargılarımızdan kurtulmamız dileklerimle,

Oktay ERDEM

FİSKOS SEHPA BOYAMA (YENİLEME)

fiskos

Atmak istemediğim ama rengide mobilyalarıma uymayan sehpamı boyamaya karar verdim.

fiskos.jpg9

Önce araştırdım sonra astar denilen bir cila sürerek rengin değişebildiğini öğrendim gerçi zımpara yaparakta oluyormuş ama zor olduğunu söylüyorlar.

fiskos.jpg8

Gelelim benim sehpama aldığım cilanın üzerini okuyarak uyguladım önce ince bir zımpara yaptım sonra cilaladım 12 saat bekledim tekrar zımpara yaptım .

fiskos.jpg2     400 pembe

fiskos.jpg3

fiskos.jpg4400 pembe

Sonra istediğim renge boyadım 4 kat kadar geçtim ben üstünü kreme benzer bir renk yaptım ayağını inci beyazı bıraktım .Üzerini elimde olan pirinç dekopaj ve sulu transfer kağıtlarıyla istediğim şekilde yerleştirdim (pirinç kağıt ve sulu transferi daha önce anlatmıştım)

fiskos.jpg5

fiskos.jpg6                   fiskos.jpg7

Enson 2 kat vernikledim ve bitti .

400 pembe

fiskos.jpg1

Artık mobilyalarımla uyumlu olan sehpamı çok beğeniyorum .

HOŞÇAKALIN.

KIT KANAAT HAYAT

KİRAZ

Ne zaman param cebimde azalsa, kısaca zaruri ihtiyaçlarım dışında paramı harcamamam gerektiği zamanlar da manava girmemeliyim, bütün meyveleri canım çekiyor.

Alamıyorum.

Bir tatlıcıya yada pastahaneye de girmemeliyim, canım bütün tatlıları pastaları çekiyor.

Alamıyorum.

Ya sürekli içmeyen ben, o gece illa bira içesim gelir ki anlatılmaz bir istektir, görsen sanırsın sürekli içen alkoliğin teki. Halbu ki ayda yılda bir iki bira içen ben bira alamıyorum.

Sorarım kendime acaba böyle olan bir tek  ben miyim?

Yemeden yediren giymeden giydiren anneler, babalar gelir aklıma. Öyle fedakar bir anne ve babanın çocuğu olarak gelir aklıma ve dalarım uzaklarda bir yerlere.

Mustafa Balel’in “Kiraz Küpeler” isimli kitabı da gelir aklıma. Kitap’a adını veren hikayede “ Baba, anne çocuklarını hastaneden getirmektedir,  manavın önünden geçerken yeni çıkmış kirazları gören çocuk kiraz ister. Babanın parası yok kadar azdır ama çocuk ısrar edince dayanamaz manava bir avuç kiraz vermesini söyler.” Parası ancak o kadarına yetmektedir.

Kitapta ki hikayenin geçtiği tarihlerde marketler yoktur, yani istedin kadarını poşete koyup tarttıramaz insanlar. Manav babanın isteğini görmezden gelir, ilgilenmez bile, başka müşterileriyle ilgilenir ama babaya bir avuç kirazı tartıp vermez.

Yolda bulduğum karpuz kabuğunu kemirirken bulmuş bir gün beni babam, o gün bu gün işçi maaşıyla karpuzun çıktığı ilk gün bizim eve karpuz alınırdı babam tarafından. Bu hikayeden mi? Olsa gerek Balel’in bu öyküsü beni içten yaralamıştı.

Kıt kanaat yaşamların çocukları olarak dünyaya gelmiş, zaman zaman bolluğu da yakalasak kıt kanaat yaşamak içimize yer etmiş.

Yine öyle bir günlerden bir gün, cebim de bir avuç kiraz alacak kadar param, kıt kanaat geçinip gidiyoruz işte.

Hikaye de çocuğuna bir avuç kiraz almak isteyen namuslu bir emekçi babadır, kıt kanaat yaşamın da namuslu, alın teri ile yaşayan bir baba.

Kıt kanaat doğup, kıt kanaat büyüdük, kıt kanaat yaşayıp öleceğiz, alın teri, namusumuzla.

 

Fedai Çakır

22 Mayıs 2015, İstanbul

 

 

GİRDİĞİM SİTE GÜVENLİ Mİ

Alış veriş yapmak için veya bilgi paylaşımında bulunmak için girdiğiniz sitelerin bilgilerinizi ne kadar güvende tutuğunu merak ederseniz, sitede bilgileri paylaştığınız sayfada yani kredi kartı bilgilerinizi verdiğiniz bağlantının adres çubuğunda kilit işareti https://www.siteismi.com yazdığını kontrol edin. Eğer böyle bir yazı yoksa direk www.siteismi.com yada http://www.siteismi.com yazıyorsa bu sitenin alışveriş için güvenli olmadığını anlarsınız.

https ve kilit işareti bu sitenin ssl sertifikası olduğunu gösterir ve güvenlidir.

ROTASI AŞK İSE İNSANIN

Yaşam gailesi için de o kadar çok meşgaleyle uğraşıyoruz ki, hiç sormuyoruz bile kendimize biz yaşıyor muyuz? yoksa ömür mü? tüketiyoruz.

Yaşamak ile ömür tüketmenin arasın da ki ince çizgiyi iyi anlamak lazım. Boşa ve kendimiz için hiçbir şey yapmadan yaşıyor ise demek ki ömür tüketiyoruz.

Peki yaşamak nasıl olmalı.

Derhal şunun farkına varmalı insan; hayata bir kere geliyorsun ve kendin için de yaşamalısın.

İki konuda tutarlı olur iseniz hayatı yaşayabilirsiniz. Birincisi eşyaya, mala, mülke olan bağımlılıktan kurulmak, diğeri ise Aşk ile yaşamak. Aşk bir erkeğe/kadına olabilir, bir kediye/köpeğe olabilir, doğaya/denize olabilir, dağlara aşık olabilirsiniz mesela, küçük derelere aşık olabilirsiniz, kümesiniz deki civcivlere aşık olabilirsiniz, Aşk deyince illa  kadın erkek gelmemeli insanın aklına.

Aşk; insanı mutlu edebilecek, içi sevgi dolu olan her şeydir.

Kısaca rotası aşk olmalı insanın.

Çok değerli kalem Peyami Safa ne demiş “Mutlu ol çünkü kimse senin üzgün olmanı umursamıyor”

Kesinlikle umursanmıyor, inadına “mutlu ol”

 

Fedai Çakır

18 Mayıs 2015, İstanbul

123986-2113212112014

 

 

 

 

AHŞAP TEPSİ BOYAMA (SULU TRANSFER TEKNİĞİ)

1

Merhabalar gelin bugün tepsimizi kendimiz boyayalım. Dilediğimiz renkler ve çiçeklerle süsleyelim.

Önce ahşap bir tepsi alalım,boya ,sulu transfer kağıdı ,vernik ve zımpara11303579_1024334847595886_999107092_n

Tepsimize hafifçe zımpara yapalım. Ben ilk kat boyayı kırık beyazla boyadım kurumaya bıraktım ama isterseniz saç kurutma makinesi ile hızlıca kurutabilirsiniz.333 Sonra tekrar ince bir zımpara yapalım köşe ve kenarları elimizle hissederek pütürler varsa oraları zımpara yapalım.

400 pembe

Sonra istediğimiz renkle boyayalım yalnız transfer kağıdımızla renklerinin uyumlu olmasına dikkat edelim. İki kat daha boyadıktan sonra tranfer kağıdımızı keselim desenin bitiminden çok az pay bırakıp  yani desenin ayrıntılarına girmeden.Bir kaba su koyalım tranfer kağıdımızı içine koyalım iki üç dakika kadar bekleyelim.

3  nnnnnnnnnnnnkkkkkkkkkkkk

Kağıdı iki parmağımızın arasına  alıp ileri geri oynattığımızda alttaki kağıt çıkarken örneğin bir kenarını tepsinin üzerine yapıştırın.

bb

Alttan kağıdı hafifçe çekerek üstteki örneğin yavaşça tepsiye yapışmasını sağlayalım. Islak olduğu için hafif hafif düzeltmeler yapabilirsiniz.Sonra vernikleyelim ben üç kat vernik sürdüm.

 Tepsiniz kuruyunca kullanmaya hazır iyi günlerde kullanın.

Prinç kağıdı ile dekupaj yapma tekniğini buradan görebilirsiniz.

Klasik çatlatma için buraya bakabilirsiniz.

Mumlu eskitme tekniğini buradan inceleyebilirsiniz.

1

 

Bilginin Buluştuğu Adres