Yaşam da nelerden güç almak gerektiğini bilmek hayatınızın dönüm noktasını da bilmek olabilir.
Her insanın dibe vurduğu zamanlar vardır bazen maddi, bazen ise manevi olur. İşte o an da size güç verecek olan ne olacaktır.
Bazılarımız için din’e, inanmaya sarılmak, bazılarımız için işine çalışma hayatına daha çok sarılmak, bazılarımız için ise aileye ve çocuklarına sarılmak, bazılarımız için alkole, uyuşturucuya sarılmak gibi olabiliyor.
Aslında güç almamız gereken en önemli davranış şekli sakin olabilmeyi başarmak, düşünce karmaşasının için de boğulmamayı başarmaktır.
Bunu yapamadığımız da bizi bekleyen en büyük tehlike ise sapkın uçlarda düşünmeye başlıyor olmak, bağımlı olmak, aileyi ve çevreyi bunaltır derecede sıkıyor olmaktır.
Bir de sık sık dip’e vuranlarımız vardır. Her daim sevgi ile dolu olan bu insanlar çevresi tarafından kullanılır ve sevgi, dostluk verdiği her insan ayağından dibe doğru çeker.
İşte bu duruma düşmemek için de, her insana hak ettiği değerden fazlasını vermemek çözüm olabiliyor.
Son bir ruh hali daha vardır. Sevgide aşk’ta her daim tökezlemek. Bunlar da her bedensel temas ile aşık olan en ufak ilgiyi aşk veya sevgi olarak algılayan ve hiç düşünmeden ruhunu/sevgisini/aşk’ını karşısında ki insana teslim eden sevgi arayışında olan insanlardır.
Peki bu duruma düşmemek için ne yapmalı. Duyguları ve yaşananları yaşamın içinde var olan hisler olarak kabul edip abartmamalı.
Biliyorum ki bu durumlara düşen ben ve benim gibi olan insanların diplere vuruşları bitmeyecek. İşte o zaman şu mısralarım dip’e vurmuşlara ithaf olsun.
Öyle bir haldeyim,
Hiçliğin sınırında
Bilinmezliğin yanında,
Bir acaip haldeyim
Dib’in dibindeyim…
Bu yazımızda size windows 7işletim sisteminde nasıl sabit ip veririz onu anlatmaya çalışacağım.
Masaüstü ekranında sağ altta bulunan saat simgesinin yanında bulunan bilgisayar simgesine sağ tıklayarak ağ ve paylaşım merkezini aç’a tıklarız.
Daha sonra açılan pencerede Yerel ağ balantısı linkine tıklarız.
Açılan pencerede özellikler butonuna tıklarız.
Burada karşımıza bir liste çıkmaktadır.Şu an için standart kullandığımız Tcp/İpv4 standardıdır.Yani burada İnternet protokolu sürüm 4 ü çift tıklıyoruz.
Daha sonra aşağıdaki gibi ip numaramızı veriyoruz.tamam diyerek ip verme işlemimizi gerçekleştiriyoruz.Burada dikkat etmemiz gereken husus modemimizin kullandığı ağ geçididir.Benim modemim Zyxel olduğu için 192.168.1. ağ geçidini kullanıyor.Yani modemimin ip si 192.168.1.1 dir.Bende bunu dikkate alarak 192.168.1.1 ve 255 haric herhangi bir numara verebilirim.
İp vermek için numaralarımızı yazarken 3 haneli rakamları yazarken otomatik bir sonraki sekmeye geçer fakat 1 yazdıktan sonra tab tuşunu veya klavyeden nokta (.) yı kullanarak geçiş yaparız.
Pastörize ve katkılı yoğurtların mayasını kullanmak istemiyorsanız ,İngiltereAmerika veya , bulamıyacağınız başka bir ülkede iseniz ilk mayanızı nereden bulabilirsiniz?
Tabii Maya yapımı
Size 3 çeşit gelenekselmaya yapımı anlatacağım umarım işinize yarar.
Bir avuç nohutu alın kerpedenle kırın 25 derece oda sıcaklığında bir su bardağı suya koyun 4 – 5 saat bekletin ve bu suyu bir yemek kaşığı ile kaynayıp 35 dereceye soğumuş süte karıştırın her zaman yaptığınız gibi tencereyi sarıp normal yoğurt yaparmış gibi bekleyin. Tabii yoğurtunuz hazır.
Bildiğimiz bir incir ağacından ham (olmamış )bir incir kopadığımızda çıkan sütünü maya olarak kullanabiliriz.
Ilık bir bardak sütü sıcak bir ortamda 3-4 gün tutun bu sürede süt yoğurt gibi bir şey olacaktır bunu bir gün buz dolabında tutun sonra bir bardak süte yoğurt mayalar gibi karıştırın aynı yoğurt yapıyormuş gibi sarıp bekletin yoğurt olduktan sonra yine buz dolabında 1 gün bekletin tekrar hepsini iki bardak sütle yoğurt yapın bu şekilde her seferinde 1 gün buzdolabında bekleterek 5 veya 6 . seferde gayet güzel bir yoğurt elde etmiş olusunuz.
Evde mayasız peynir yapımına buradan bakabilirsiniz.
Kefir çok eski tarihlerden beri bilinen ve kullanılan bir süt ürünü olup mayalanarak oluşturulur.
Kefiryoğurt gibi sütün mayalanarak fermantasyona girmesi ile yapılır. Ekşimsi bir tada sahip olan kefirde bakteri ve mikroorganizmalar bulunmaktadır ve yeteri kadar yenildiğinde canlılar için sağlığa faydalıdır.
İncilin farsça bir versiyonunda Hz. İbrahim’in uzun yaşamasına sebeb bolca yediği mayalı süt ürünlerinden(yoğurt,peynir,kefir) olduğu yazmaktadır. ( genesis,yaradılış,tekvin,18.8 )
Rus bilim insanı Elie Metchnikoff probiyotiklerin kaşifidir ve yogurt ,peynir , kefir gibi fermante süt ürünlerindeki asit yapan mikroorganizmaların bağırsaklardaki hastalık yapan mikroorganizmaları etkisizleştirdiğini saptamıştır. Bu keşfi ile 1912 yılında nobel tıp ödülünü almıştır.
Ekşimsi bir tada sahip olan kefirde bakteri ve mikroorganizmalarbulunmaktadır ve yeteri kadar yendiğinde canlılar için sağlığa faydalıdır.
Günümüzde kefirin ticari amaçla yapılan ve satılan çeşitleri olmasına rağmen bu ürünler genelde bakteri ve mikroorganizmalar açısından geleneksel kefire nazaran daha fakirdirler.
Kefir nasıl yapılır
Kefir mayasını sağlam bir kaynaktan almanız iyi olacaktır ,ziraat fakültelerinde üretilen bakterileri incelenmiş mayaları tercih edebilirsiniz.
Kefirin yapımı aynı yoğurt gibidir.1 kg çiğ veya pastörize sütü ( çiğ süt olsa daha iyi ) kaynatıp soğuğumaya bırakın 20 -25 derceye kadar soğuyunca 30 ila 50 gr kadar kefir mayası koyun üzerini bir tülbentle örtün sıcaklığının düşmesini engellemek için kabin etrafını bezle sarın 24 saat sonunda süt pıhtılaşmıştır bu kefirin olduğunu gösterir 1 gün buzdolabında olgunlaşması bekletin ,plastik bir süzgeçle süzün . Mayanızı buzdolabina koyun tekrar kullanabilirsiniz.
Kefir içmek için 2 gün daha buzdolabında korunabilir.
Dil bilimciler bir dili incelerken o dilin özgün kelimelerine , cümle yapısına ve sayılarına bakarak hangi dil ailesine bağlı olduğunu ,hangi dillerle akraba olduğunu tespit ederler.
Osmanlıca 15 yüzyılın sonlarından 20 yüzyılın başlarına kadar edebiyat ve sanat alanında türkçe ,farsça,arapça kelimelerin kullanılması ile oluşturulmuş bir yazı dilidir ki bu dilin özgün (osmanlıcaya has) bir tek kelimesi dahi yoktur.
Şöyle söyleyebiliriz ki osmanlıca olduğu iddaa edilen bir eserde hatta bütün eserlerde bir tek kelime dahi osmanlıca denilen dilin kendi öz kelimesi değildir çünkü öyle bir kelime yoktur.
Osmanlıca sadece saray ve çevresinde, yüksek sanat yapma düşüncesinde olan halktan kopuk bir zümre tarafından kullanılmış yazı dili olup bu dille yazanlar dahi günlük hayatlarında türkçe konuşmaktadırlar.
Toplumumuz da bazı insanlar arap alfabesinden latin alfabesine geçişimizi dilin değişmesi olarak görmektedir ki aslında arap alabesi ile yazarkande insanlar türkçe konuşmakta ve türkçeyi arap harleri ile yazmakta idi.
Yunus emre‘nin doğumu 1240 yılıdır daha osmanlı devleti kurulmamış selçuklu devletinin son zamanlarıdır onun şiirlerinden birkaç örnek verelim.
Acep şu yerde var m’ola şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin
Gezerim Rum ile Şam’ı Yukarı İller’i kamu
Çok istedim bulamadım şöyle garip bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım şöyle garip bencileyin.
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni
Yunus’dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
1240 yılında doğmuş bir insan bu gün bile anlayabileceğimiz bu güzel şiirleri yazarken bazı cahiller osmanlı zamanında türkçe konuşmadığımızı harf devriminden sonra türkçe konuşmaya başladığımızı nasıl savunuyorlar ,bu eğer cahillik değilse bir hainliktir.
Kendine özgü kelimeleri sayıları ve grameri olmayan bir dil olabilirmi buna nasıl inanabilirsiniz.
Akıllı bir telefonunnuz yok ve bütün arkadaşlarınız whatsapp ile yazışıyorlar siz muhabetin dışında kalıyorsunuz ,üzülmeyin artık bilgisayarınızlada whatsapp kullanabilirsiniz.
Bunun için ilk olarak http://www.bluestacks.com/app-player.html linkinden Download App player’a tıklıyoruz.
12 Mb lik kısa bir indirmenin ardından kurulum yerini seçiyoruz daha sonra standart bir şekilde kurulumu yapıyoruz.
Daha sonra yapacaklarımız çok basit.Biraz uzun bir kurulum işleminden sonra, google hesabınızı programa kaydedin ve istediğiniz herhangi bir uygulamayı herhangi bir kısıtlama olmadan kullanın.Tıpkı kendi akıllı telefonunuz gibi.
BlueStacks uygulaması ile android uygulamalarına (WhatsApp , Oyunlar ve geri kalan tüm programlara) kolaylıkla erişebilirsiniz.
Eğer WhatsApp indirmek istiyorsanız , Google Play Store’dan indirin ve telefon numarınızı istenildiği zaman girin.
Cep telefonunuza mesaj geldikten sonra program bilgisayarda sorunsuzca çalışacaktır.
Şekerimizi bir tencerede su ile karıştırıp kaynatarak şurup yapıyoruz ve kaynamış olan bu şurubu 19 litrelik damacanaya döküyoruz , üzüm pekmezini de damacanaya döktükten sonra dinlenmiş su veya iyi su ile damacanayı tam doldurmayacak şekilde yani damacananın boğazının 10 – 15 cm altına kadar dolduruyoruz. Eğer ağzına kadar doldurursak maya ilavesinden sonra oluşacak gazlar sebebi ile taşma olur.
Maişe hazırlama işi bu kadar şimdi yapılması gereken damacananın kapağını kapatılıp iyice çalkalamak su sıcaklığı azaldıktan sonra ( 35 derecenin altında olması gerekiyor ) mayamızı damacanaya döküyoruz.
Daha önce hazırladığımız delinmiş ve hava sızdırmayacak şekilde kapağa monte edilmiş hortumlu kapağımızı kapatıp hortumun diğer ucunu su dolu bir şişeye sokuyor ve böylece 15 – 20 günlük fermantasyon işlemi başlamış oluyor. ( Hortumun damacanadaki uçu maişenin içine girmeyecek .)
(dışarıdaki şişeden kabarcık çıkmadığı zaman işlem tamamdır.)
Fermantasyon esnasında damacana kesinlikle hava [ oksijen] almamalı . Oksijen etil alkolü asetik asit e [sirke] dönüştürür.
Kabaca 4800 gram şekerden 2400 gram % 96 lık etilalkol [3litre) elde edilmesi gerekir bu da % 45 lik 6 litre etilalkol demektir. Fermantasyon erken bitirilirse henüz alkole dönüşmemiş şeker var demektir 19 litre suya en fazla 4,5 kg şeker eklenmeli .Fazladan eklenecek şekerin alkole dönüşmesi mümkün değildir. Maişedeki alkol oranı en fazla hacimce % 12 olabilir.Bakteriler ,yani maya daha yüksek oranda yaşamazlar.
Şimdi ikinci ve daha zor olan tarife geçelim
2,5 kg kuru üzüm alıyoruz şeker oranı yüksek olanından olması gerekiyor yani en tatlisını bulacağız, kuru üzümü mutfak robotunda macun kıvamına getiriyoruz. Bu işleme başlamadan evvel kuru üzümleri bir tencerede suya koyup 3 saat bekleyin çünkü direk mutfak robotuna koyarsanız çok zorlanıyor, robotu yakabilirsiniz.
2 kg şeker alıp yumuşak kireçsiz içme suyu ile bir tencerede şurup yapıyoruz.(yani 2kg şekeri tencereye koyun üstüne su ilave edin karıştırarak kaynatın. )
Kuru üzüm macunu ile surubu karştırın,tercihen yarım kilo üzüm pekmezide ilave edebilirsiniz biraz soğusun 25 dercenin üzerinde olmasın (çünkü maya 30 dereceden sonra ölebilir) 30 gr mayayı, bu karışıma ekleyin.
Bu karışım damacanaya koyup üstünü yumuşak kireçsiz içme suyu ile damacananın boğaz izasının biraz (15 cm ) altına kadar tamamlayın.
Kapagını kapatıp 5 dakika kadar çalkalayın ,bidonun kapağını hotum girecek kadar delin buradan suya değmeyecek şekilde bir hortum sokun hortumun diğer ucunu dışarı çıkartın (artık doğramayımı delesiniz yoksa duvarımı bilemem) ucu mutlaka dışarıda olsun ve su dolu bir şişenin içine sokun çünkü reaksiyon sırasında çıkan gazlar bu şişedeki suyun içinde kabarcıklar çıkaracak (nargile gibi) sizde etkileşimin devam ettiğini anlayacaksınız . Damacananın içeride olmasının sebebi oda sıcaklığında mayalanma daha iyi olur.( ortalama 25 derece.)
Bu şekilde en az 15 gün en fazla 21 günde mayalanması gerekiyor.(dışarıdaki şişeden kabarcık çıkmadığı zaman işlem tamamdır.)
Rakı üretimi
Fermantasyon bittikten sonra damacanadaki maişe çalkalanmadan bir hortum yardımı ile başka bir kaba alınır dibindeki tortuyu almayın.(hortumu maişenin içine sokun dibinden 3cm yukarıda kalsın öbür ucunu yeni kaba sokun yeni kap damacanadan daha alçakta olacak , damacanaya hava kaçırmayacak şekilde üfleyin maişe yeni kaba akmaya başlayınca üflemeyi bırakın ama dibini almayın dökün.)
Damıtma için genelde herkez düdüklü tencere kullanıyor. Tencerenin kapağında bir delik açılıyor buraya bakır bir boru kaynatılıyor.İmbik yapımına buradan bakabilirsiniz.
Damıtmanın nasıl yapılması gerektiğine de buradan inceleyin.
Bakır boru 3 metre civarı olacak tencereden 50 cm ileriye bir derece sabitleyin ,1 metreden sonrasını helezon yapıp bir kovaya sokun öbür ucunuda kovadan delik açıp çıkartın bu deliğin etrafını su kaçırmayacak şekilde silikonlayın .
Artık 1. damıtıma başlayabiliriz,düdüklü tencerenin 4/3 sini maişe ile doldurun, kovanın içine soğuk su ve buz doldurun,tencereyi sıkıca kapatıp altını yakın sıcaklık 78.5 -79 dereceye gelince ateşi biraz kısın .Düdüklü tencerenin büyüklüğüne göre 2 veya üç seferde hazırladğımız maişeyi bitiririz
Birinci damıtımdan sonra çıkan alkol mutemelen 40- 50 derece olacaktır, bu çıkan sumaya 2 yemek kaşığı iyotsuz tuz ılave ediyoruz, tekrar damıtıyoruz ,damlama başlıyınca ilk çıkan bir çay bardağı alkolü dökün geri kalan alkolü alın. 95 derece sıcaklıktan sonra artık bırakın. ( Unutmayın kısık ateşte olması alkolun derecesinin yüksek olmasını sağlar ne kadar az ateş o kadar çok ateş suyu) .
Burda iki ayrı yol seçebilirsiniz,
1 – Elde ettiğiniz sumayı % 45 – %50 dereceye düşürüp litre başına 0,80 veya 1 ml anason uçucu yağı ve yine litre başı 6 gr şeker eriterek ilave edip ,rakınızı dinlenmeye bırakabilirsiniz .
2 – Yok kardeşim ben göbek rakısı yapacağım deyip yazının devamını okuyabilirsiniz.
Anasonlama
Bu damıtımda çıkan alkol %85 civarındadır ( Alkolmetreyi alkolün içine koyuyoruz alkol sıcak olmayacak 20 derece gibi bir sıcaklıkta alkolmetre doğru ölçebilir) Sumayı %45 e düşürecek miktarda suyu hesaplayıp bu suyun içine çıkacak % 45 lik rakını litresine göre anason tohumu atın ve bir gece bekletin. ( Tahmini olarak her litre için 80 gr anason tohumu gerekir bir su bardağını tepeleme doldurursanız hemen hemen 80 gr oluyor. ).
( Örnek hesap: ikinci damıtımdan çıkan %85 lik 3 litre sumamız olsun bunun içinde 3 x 85 = 255 / 100 = 2,55 litre saf alkol vardır bunu % 50 yapmak için toplamda 2,55 x 2 = 5,1 litreye tamamlamamız gerekli, elimizde 3 litre olduğuna göre 5,1 – 3 = 2,1 litre su ilave etmemiz gerekiyor.
Bu hesaba göre 2,1 litre suya 5,1 x 80 gr anason tohumu = 400 gr atıp bekleteceğiz. )
Artık sıra 3. damıtıma geldi tekrar hazırladığımız anason tohumlu tencereye ikinci damıtımdan çıkan alkolü karıştırıyoruz ve damıtmaya başlıyoruz. soğutma kovasınada soğuksu ve buz tamamlayın çünkü soğutma suyu ısınırsa rakı buhar olur gider.
Ateşi açın damlama başlayınca biraz kısın ilk gelen 750 ml alkolü ayırın çünkü bunda alkol fazla anason az vardır, sondanda 250 gr ayırmanız gerekiyor oda alkolü düşük çiğ anason kokar ,aradaki aldığımız alkol kaliteli göbek rakısı denilen kısımdır. Aldığınız alkolleri bir daha rakı yapacağınız zaman 1. damıtımdan sonra aldığınız alkole karıştırabilirsiniz.(yine 95 derceden sonra almayı kesiyoruz.)
Aradan aldığınız rakıyı yine alkolmetre yardımı ile su ilave ederek %45 alkol seviyesine düşürün, unutmayın rakı sıcakken alkolmetre doğru ölçmez. Sıcaklık 20 derece olsun.
Eğer ben bu kadar uğraşamam göbek rakısıda olmayı versin derseniz 2 . damıtımda çıkan alkolü % 45 veya % 50 ye düşürüp anason uçucu yağı ilave edebilirsiniz. Yağın gerçek anason yağı olduğundan emin olun piyasada anason yağı diye satılan yağlar aslında anason uçucu yağı değildir.
Daha bitmedi yarım çay bardağı suya litre başı 6 gr kadar şeker koyup karıştırın ve ısıtın kaynatmaya gerek yok ( bir küp şeker 3 gr dır.) ,şeker eridiği zaman bunuda rakıya ilave edin şu anda 2,5-3 lt arası rakımız var ama bunu şişeye koyup 20 gün dinlendirin 20 gün sonra içebilirsiniz.
NOT: Bu rakı tekelden aldığınız rakılar gibi değildir hem kaliteli hemde üzüm tadı ve kokusu vardır ilk zamanlar tad farkından dolayı garip gelebilir bunun sebebi rakı fabrikaları üzüm yokken veya pahalı iken sadece şeker ile hatta şekerpancarı küspesi ile rakı yapıyorlarmış tad farkı olmasın diye 1. damıtımdan sonra filitreden geçiriyorlarmış sizde isterseniz 1. damıtımdan sonra aktif karbon alarak filitre yapabilirsiniz nasıl yapıldığını buradan görebilirsiniz, ama anasonlama işleminden sonra filitre yapmayın o zaman ne anason kalır nede beyazlama.
( başka bir yazımda bira yapımınıda yazdım ilgilenenler buradanfaydalanabilir.)
Bugün hayata ve yaşama farklı bakış açımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında bu basit bir hesaplama, ben bu hesaplama yöntemi ile hayata daha farklı bakma ve sıkı sıkı tutunmanın yolunu buldum.
Türkiye’de insan ömrü (bugünkü sağlıksız koşullara bakıldığında) 70 yaş olarak baz alalım.
40 yaşında bir insan ömrünü formüle edelim.
Geriye kalan zamanı 30 yıl,
Son 10 yılı çıkarmak istiyorum. Sebebi; baston, öksürük, aksırık vs. vs.
Kaldı 20 yıl,
Bu da şu demek ben en fazla 20 defa daha Bodrum’a gidebileceğim, hayattan zevk alabileceğim, eğlenebileceğim, yiyip içebileceğim.
Hayatın ne kadar kısa olduğunu şimdi bu formüle dayanarak kendi üzerinizde lütfen deneyin. Bakın bakalım ne çıkıyor sonuç. Sonrada kırdığınız kalpler, küstüğünüz insanlar, haksızlık yaptığınız kişiler varsa lütfen bunları düzeltmek için bir an önce çalışmalara başlayın. Yoksa son 10 yılınızı pişmanlık içerisinde geçirebilirsiniz.
Bilgisayar alırken çoğumuz her şey tamam olsun düşüncesi ile yazıcıda alırız ,genelde bu yazıcılar kartuşludur ,çünkü fiyatları tonerli yazıcılara göre oldukça uygundur ,hatta kartuşun yenisinin fiyatı ile yazıcının yenisinin fiyatı yakındır.
Kartuşlu yazıcıların mürekkebi çok çabuk biter, bazende uzun süre kullanmayınca fırlatma ağızı, mürekkebin kuruması sebebi ile tıkanır ,eğer tıkanma oldu ise açmak için bir çay tabagına kaynak su koyup kartuşun ağzını suya batırın hemen açılacaktır, katuşu sudan çıkarınca bir kağıt mendil ile azını temizleyin.( Cam çaybardağı kullanmayın çünkü kaynak suyu koyunca çatlıyor. )
yazıcı kartuşu doldurmak
Kartuşbitti ise size gerekli olan araçlar.
4 adet 5 cc enjektör (eczaneden temin edbilirsiniz.)
Siyah,sarı,mavi,kırmızı mürekkep. İnternetten kartuş dolumu için özel mürekkepleri bulabilirsiniz,yada kıtasiyelerden dolmakalem mürekkebi alarak saf su ile inceltmeniz gerekir ama tavsiye etmem. ( dolmakalem mürekkebinin inceltmek için 30 cc mürekebe enjektörle 5 cc saf su ilave ederek karıştırın.)
Kağıt havlu ve eldiven.
Kartuşların çoğunda delik vardır , üzerinde delik olmayan kartuşlar hava basıncı ile çalışır bunları bir çiviyi ısıtarak delebilirsiniz doldurduktan sonra bir mum veya sıcak silikonu eriterek deliği tıkayın üzerinide bantlayın .
Gelelim dolum işlemine kartuşun üzerindeki kağıdı kaldırınca delikleri göreceksiniz
Enjektöre 4 cc mürekkep çekin enjektörü delikten 1,5-2 cm batırın 2 cm .geçmeyin ve yavaş yavaş mürekkebi enjekte edin.
Her renk için bir enjektör kullanın diğer dolumlarınızda da bu enjektörler karışmasın.
Renkli kartuşta üç ayrı hazne vardır her marka ve tip kartuşun renk delikleri farklı olabilir o yüzden hangi deliğin hangi renkle dolacağını mutlaka internette marka ve numarasına göre araştırın ,yanlış deliğe yanlış renk doldurursanız emeğiniz boşa gider, ayrıca renkli kartuşların haznesi daha küçük olduğundan siyah mürekkep kadar mürekkep doldurmayın.
İlk okul dördüncü sınıftaydım, fırfırlı eteği, iki örgülü saçları ile S.S’ye hepimiz aşıktık. Aynı gecekondu mahallesin de oturuyorduk ama o gecekondular için de açmış bir sümbül çiçeği gibiydi.
Güzel bir ailem vardı. Bizleri çok seven Anneye, Babaya sahiptim. Bu sonradan öğrendiğime göre çok önemliymiş meğer. O anne ve babanın verdiği sevgiyi bu gün kendi oğluma, beraber yaşadığım kedime ve hayatıma giren kadınlara veriyorum. Bu sevgiden hiç pişman olanını da göremedim daha. Sevmek, sevilmek güzel şey elbette.
S.S’nin o ufak bedeni benim ufak bedenimde büyük ruhsal olaylara sebebiyet vermiş ve gecekondumuzun bahçesin de bulunan koca gövdeli ağaca kalp içinde işlenmişti. S.F diye harfleri. İşte onun hiç bilmediği bu masum aşk sonrasında orta okul sıralarında ve lise sıralarında da devam etti. Tek farklı kızlar farklı olmasıydı tabi. Ortak olan nokta ise aşklar hep masumdu.
Sonra seks girdi devreye ve masumiyetten çok bedensel bağlanmalar seviştiğin kadına/erkeğe aşık olmalar başladı ruhlarımızda. Elbette sevişmek seks güzel şeydi ama aşk’ın var oluş nedeni olan masumiyeti de alıp götürdü beraberin de. Bu nedenle her daim savunurum aşk: ilk tanışma ve sevişene kadar geçen flört dönemidir diye.
Aşk’ı tarif etmeye kalkar isek uzar gider elbet bu yazı ve çıkılmaz bir hal alır ortam. Her insanın kendine göre bir aşk tarifi var elbette.
Yaş ilerledikçe seksler yaşanmaya, ilişkiler koşar adım tüketilmeye başlandığın da rastlanan mucizevi aşklar da olmuyor değil elbet. Bunlar genelde olamama üzerine kurulu aşklar oluyor elbette.
Mucizevi aşklar diyorum çünkü genellikle sona varmayan aşklar oluyor bunlar. Erkek ve kadın arasında toplum baskısında uçurum olacak yaş farkı olan aşklar bunlar.
Erkek: vücudunun ve ruhunun doruklarına vardığı dönemlerdir kırklarını geçmiş bir çok kadını kızı kendine çekebilecek olgunluktadır. Tip olarak da karizma denen olguya oturmuş bir vücuda sahiptir artık.
Kadın: Ateş ateş yanan kocaman gözler, aşk kokan bakışlar, esmer bir ten ve saçlar.
Hangi erkek buna hayır diyebilir karşı koyabilir. İşte mucizevi aşk başlar muhtemelen sonu olmayacak ama yaşanmadan da olamayacak aşktır bu.
İki beden, iki insan… Aşkâ davet edilen yaşam… Tamam olamayan aşk….
Ben pek anlatamadım, Bir de Aziz Nesinden dinleyin.